menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

NE MONARŞİ NE TEOKRASİ

10 1
03.07.2025

İran denince akla önce siyah çarşaflar, baskıcı mollalar ya da Şah rejiminin ihtişamı gelir. Ancak bu imgelerin ötesinde, İran halkının politik tercihlerinde belirleyici olan çok daha derin, çok daha yerleşik bir gerçeklik vardır: İktidara karşı duyulan tarihsel güvensizlik.

Bu güvensizlik sadece bugünkü rejime değil; geçmişteki hanedanlara, ideolojilere ve dış müdahalelere de yöneliktir. Bu yüzden İranlılar ne kolayca monarşi özlemi taşır ne de kolayca devrim kışkırtmalarına kapılır. Onlar için mesele, sadece kimin yönettiği değil, nasıl yönetildiğidir. Ve en önemlisi: Kimin adına, ne pahasına?

İran Siyasi Kültürünün Temel Dinamiği: Güvensizlik

1906 Anayasa Devrimi’nden günümüze kadar İran halkının kolektif hafızasında en belirgin tema, otoriteye karşı kuşku olmuştur. Naserüddin Şah’ın 1896’da suikasta uğraması, yalnızca bir padişahın ölümü değil, aynı zamanda halkın sembolik isyanıydı. Bu isyan, 1979’daki İslam Devrimi’ne ve bugünkü rejime yönelik eleştirilere kadar devam eden bir siyasi karakter özelliği taşıdı.

İran halkı yöneticilerine kolay kolay inanmaz. Ne saraylara ne sarıklar altına gizlenmiş mutlak otoriteye güven duyar. Bu yönüyle Ortadoğu’nun en derin politik sezgisine sahip halklarından biridir.

Şah’a Olan Sınırlı Sempati ve Monarşiye Olan Kökten Red

Evet, bazı İranlılar Şah’a hâlâ olumlu duygular besliyor. Kimileri, onun döneminde İran’ın........

© Günışığı Gazetesi