menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ERKEKLİK MİTİNİN ÇÖKÜŞÜ

14 1
16.03.2025

Erkek olmak ne demek? Güçlü olmak mı? Kazanan olmak mı? Babaların ve dedelerin kurguladığı, kitaplardan taşan, filmlerin karartılmış salonlarında yansıyıp duran bir siluet mi sadece? Belki de yorgun bir beden, yıllar içinde ağırlığı artan bir maskedir. Kaslar, arabalar, başarılar, kadınlar… Koca bir yanılgının içinde ne kadar daha yüzebiliriz? Bir adam, durup arkasına baktığında ne görür? Orada bir çocuk var mı? Bir zamanlar baba gibi olmak isteyen, sonra babasının bile kim olduğunu unutan biri mi?

Sinemanın gözleri önüne serdiği erkeklik miti, bir aynadır. Ama hangi yansımaya inanacağız?

Sinemada Adam Olmak

Sinemanın en etkileyici yanlarından biri, toplumsal kimlikleri yansıtması ve onları çözümlemesidir. Erkeklik miti, klasik Hollywood’dan itibaren hep belirli kodlarla çizildi: güçlü, karizmatik, başarılı, hırslı ve cesur erkek figürü, beyazperdede kendine sağlam bir yer buldu. Ancak zamanla bu mit sorgulanmaya başladı ve bazı filmler, bu erkeklik algısını parçalara ayırarak içindeki boşluğu gözler önüne serdi. İşte bu yazıda, erkekliğe meydan okuyan ve bu kimliği yeniden tanımlayan iki önemli film üzerine düşüneceğiz: “Yüzücü” (1968) ve “Beş Kolay Parça” (1970).

Yüzücü: Başarı Miti ve Kendi Kendini Kandıran Adam

Frank Perry’nin yönettiği “Yüzücü”, başkarakter Ned Merrill (Burt Lancaster) aracılığıyla, 1950’lerin ve 60’ların başındaki Amerikan rüyasının erkek kimliği üzerindeki etkisini inceler. Film, Ned’in zengin bir banliyödeki komşularının havuzlarını kullanarak evine dönmeye çalışmasıyla başlar. Ancak bu yolculuk, geçmişiyle yüzleşmek zorunda kaldığı bir varoluşsal kırılmaya dönüşür. Ned, toplumun ona sunduğu ideal erkeğin vücut bulmuş hali gibi görünse de aslında derin bir çöküşün içinde sürüklenen bir adamdır.

Ned’in hikâyesi, kendini kandıran adamın trajedisidir. Güçlü fiziği, çekiciliği ve sosyal çevresindeki cazibesi, geçmişinden kaçmasına yetmez. “Başarı”, “hırs”, “sosyal statü” gibi kavramların içi boşaldığında, geriye yalnızca bir yanılsama kalır. Film, erkeklik algısının üzerine kurulduğu sahte........

© Günışığı Gazetesi