menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BİR LİDERLİK MÜHENDİSLİĞİ DENEYİ

14 3
19.06.2025

Ortadoğu'nun karmaşık jeopolitik satrancında, İsrail'in İran'a yönelik stratejisi geleneksel askeri taktiklerin ötesine geçerek psiko-politik bir boyut kazanmış durumda. 2025 Haziran'ında yaşanan gelişmeler, bu stratejinin en ilginç veçhesini ortaya koyuyor: sürgündeki monarşi mirasçısı Rıza Pehlevi üzerinden yürütülen bir "karizmatik liderlik" operasyonu.

İran-İsrail ilişkilerinin seyri, 1979 İslam Devrimi öncesine uzanan derin bir geçmişe sahip. Şah Muhammed Rıza Pehlevi döneminde (1941-1979) İran ve İsrail, ABD eksenli yakın bir iş birliği içindeydi. Bu dönemde İran, İsrail'i tanıyan ilk Müslüman çoğunluklu ülkelerden biriydi ve iki ülke enerji, istihbarat ve askeri alanlarda stratejik ortaklıklar geliştirmişti 5.

Ancak 1979 Devrimi'yle birlikte bu ilişki kökten değişti. İslam Cumhuriyeti, İsrail'i "küçük şeytan" olarak nitelendirerek düşmanlık politikası benimsedi. Bu kırılma, Pehlevi hanedanının sürgüne gitmesiyle sonuçlandı. Bugün, 46 yıl sonra, Şah'ın oğlu Rıza Pehlevi'nin yeniden sahneye çıkışı, bu tarihsel gerilimin yeni bir evresini temsil ediyor.

Askeri Dekapitasyon (Liderlik Yok Etme) Politikası

2025 Haziran'ında İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, yalnızca askeri hedefleri değil, ülkenin liderlik yapısını hedef alan bir strateji izliyor. İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani ve Dini Lider Ali Hamaney'in danışmanı Ali Şemhani gibi isimlerin nokta atışı saldırılarla öldürülmesi, İsrail'in İran'ın komuta kontrol mekanizmasını çökertmeyi amaçladığını gösteriyor

Bu "dekapitasyon stratejisi", olağan zamanlardan çok daha etkili sonuçlar doğurabilir çünkü savaş gibi kritik dönemlerde liderlik değişimleri, kurumsal hafıza ve operasyonel süreklilik açısından ciddi sorunlar yaratabiliyor.

Nükleer Kapasitenin Engellenmesi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, saldırıları "İran'ın nükleer silaha ulaşmasını engellemek" amacıyla gerçekleştirildiğini iddia ediyor. Ancak saldırıların kapsamı, yalnızca nükleer tesisleri değil, tüm ülke sathındaki askeri, siyasi ve sivil hedefleri vuruyor. Bu da İsrail'in asıl amacının İran'ın nükleer kapasitesinden ziyade genel askeri ve siyasi kapasitesini çökertmek olduğunu düşündürüyor.

Rejim Değişikliği Hedefi

İsrail'in en radikal hedefi, İran İslam Cumhuriyeti rejiminin tamamen değişmesi. Netanyahu'nun "İran halkının zalim rejime karşı ayağa kalkma zamanı geldi" açıklaması, bu hedefi açıkça ortaya koyuyor. Burada devreye giren Rıza Pehlevi........

© Günışığı Gazetesi