Altın bu yıl bir kez daha tarihe geçti. 9’luk yıllık getirisiyle 1979’dan bu yana en güçlü performansını sergiledi. O günlerde petrol krizi vardı, enflasyon patlamıştı. Bugünse manzara biraz farklı: Fed’in faiz indirim beklentileri, jeopolitik gerilimler, küresel borç dağları ve işin içine Trump’ın geri dönüşüyle birlikte bambaşka bir tablo.

Evet, Trump. ABD siyasetinde yarattığı fırtınalar, altın piyasasının adeta “arka plan müziği” oldu. Onun yeniden güç kazandığı her an, yatırımcıların aklında aynı soru yankılandı: “ABD’nin siyasi istikrarına hâlâ güvenebilir miyiz?”

Belirsizlik Ekonomisi

Trump’ın seçim sürecinde ve sonrasında sergilediği sert çıkışlar, piyasalar için öngörülemezliğin simgesi hâline geldi. Ticaret savaşlarına dönüş sinyalleri, NATO’ya dair tehditkâr açıklamalar, Orta Doğu politikalarında zikzaklar… Tüm bunlar yatırımcıların güven duygusunu zedeledi.

ABD dolarının “dünya rezerv parası” olarak sorgulanmaya başlaması, aslında altının parlamasına neden olan en güçlü psikolojik faktörlerden biri. Trump, bir cümlesiyle piyasalara güven veren liderlerden biri değil; tam aksine, yatırımcıların “ya işler sarpa sararsa” kaygısını tetikleyen bir aktör. Ve işte bu yüzden, güven arayanlar dönüp hep aynı limana........

© Günışığı Gazetesi