İSRAİL’İN YAYILMACI POLİTİKALARI VE ORTADOĞU’DAKİ ÇATIŞMALAR…
İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, geçmişte Irak ve Suriye’ye yönelik müdahalelerle karşılaştırıldığında bir patternin parçası gibi görünmektedir.2003’te ABD öncülüğünde Irak’ın işgali, bölgedeki güç dengelerini altüst etmiş ve İran’ın Irak’taki Şii gruplar üzerinden nüfuzunu artırmasına zemin hazırlamıştır.
İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, nükleer tesisler, balistik füze fabrikaları ve Devrim Muhafızları komutanlarını hedef alan geniş çaplı bir operasyonla başladı. Bu saldırıların ana gerekçesi, İsrail’in İran’ın nükleer silah geliştirme potansiyelini engelleme isteği olarak belirtilse de, daha geniş bağlamda İran’ın Hizbullah ve diğer vekil güçler aracılığıyla bölgedeki etkisini kırma amacı taşıdığı görülüyor.
İran’ın 1979 İslam Devrimi sonrası İsrail’e karşı sert söylemleri ve Filistin davasına desteği, iki ülke arasında uzun süredir devam eden örtülü savaşı açık bir çatışmaya dönüştürmüştür.
İsrail’in daha önce Irak ve Suriye’deki hedeflere yönelik saldırıları, İran’ın bölgesel etkisini sınırlama stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Örneğin, Suriye’de İran destekli milislerin ve Hizbullah’ın hedef alınması, İsrail’in İran’ın lojistik ağını çökertme çabalarını yansıtmaktadır. Irak’taki Şii milis gruplarına yönelik operasyonlar da benzer bir amacı taşımıştır. Bu bağlamda, İran’a yönelik son saldırılar, İsrail’in ‘İran Eksenini’ zayıflatma politikasının bir devamı olarak görülebilir. Ancak, İran’ın misilleme kapasitesi ve bölgedeki vekil güçleri, bu çatışmanın daha geniş bir bölgesel savaşa dönüşme riskini artırmaktadır.
‘VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR’
İsrail’in politikaları sıkça ‘Büyük İsrail’ veya ‘Vadedilmiş Topraklar’ kavramlarıyla ilişkilendirilmektedir. Bu kavram, Tevrat’ta Hazreti İbrahim’e vaat edildiği belirtilen Nil’den Fırat’a uzanan geniş bir coğrafyayı kapsar. Bu bölge, Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak,........
© Güneydoğu Ekspres
