menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zürafa Kadınlar

17 0
28.12.2025

İnsan bedeni, yalnızca et, kemik ve beden sıvılarından oluşan biyolojik bir varlık değil, egemen zihniyetin en ince uçlu fırçalarıyla boyadığı bir tuvaldir aynı zamanda. Tarih boyunca özellikle kadın bedeni, “güzellik”, “onur”, “kutsallık” ya da “koruma” gibi görünüşte zararsız kılıflar altında biçimlendirilmiş, görünmez kılınmış ve kimi zaman doğal olmayan yollarla çarpıtılmıştır. Coğrafi olarak birbirinden ayrı, kültürel olarak birbirinden uzak toplumlarda ortaya çıkan benzer bedensel müdahaleler, Myanmar sınırındaki Padaung/Kayan kadınlarının, yani Batı’da yaygın olarak “zürafa kadınlar” diye anılan topluluğun boyun halkaları(1), Çin’de uzun yüzyıllar sürmüş ayak bağlama gelenekleri veya Afrika’nın bazı bölgelerindeki dudak tabakları, birer rastlantı değildir. Eril tahakküm mantığının farklı kültürlerdeki yüzleri olan bu uygulamalar, “kültürel çeşitlilik” ya da “estetik tercih” gibi söylemlerle açıklanamaz. Tam tersine bunlar, kadın bedenini özgür iradeden kopararak erkek egemenliğinin sürekliliğini sağlayan araçlardır.

Padaung Kadınları

Bu uygulamaların en bilinen örneklerinden biri, Myanmar kökenli Padaung (Kayan) kadınlarının çocuk yaşta boyunlarına takılan metal halkalardır. Başkaları tarafından uzun süre “egzotik bir gelenek” olarak romantize edilen bu halkalar, aslında boynu uzatmaz, omuz ve kaburgaları aşağı yönde bastırarak kadın bedeninin hareket yeteneğini ciddi şekilde kısıtlarken iskeletinde de geri dönülmez hasarlar bırakır.

İlk kez 19. yüzyılda Batılı gezginlerin kayıtlarına giren bu halkaların kökeni ve kültürel işlevi tam olarak bilinmiyor; büyük olasılıkla bu, çok daha eskiye uzanan bir gelenek. Zaman içinde bu halkaların işlevine dair birçok anlam yüklenir: kimine göre kadınların uzattığı boyun, gücü ve bereketi temsil eden ejderhayı andırarak korunma simgesi olur; kimine göre ise avının önce boğazına saldıran kaplanlardan korunmanın bir yolu. Bazı söylenceler, kadınların bu halkalarla bilerek “çirkinleştirildiğini”, böylece köle tüccarlarının dikkatinden uzak kalabildiğini anlatır. Ancak bugün daha çok kabul gören akademik görüş, bu halkaların Kayan halkının kültürel ve etnik kimliğinin bir işareti olduğu yönünde.

Ancak garip olan şu ki bu açıklamaların hiçbiri yalnızca kadınlar için geçerli değil. Neden erkekler de ejderhaya benzemek istemesin, bir kaplan neden yalnızca kadınların boğazına saldırsın? Bu yönden bakınca boyun halkaları daha çok, kadınların eve kapatılmasına yönelik gibi görünüyor. Çünkü 12 kiloya varabilen ağırlıkta halkalar taşıyan, boyun, omuz ve göğüs kemikleri deforme olmuş bu kadınların tarlalarda çalışabilmesi mümkün değildir. Kayan kadınları yalnızca, çocukları yetiştirmek, yemek hazırlamak ve temizlik gibi ev işlerini yapabilirler.

Antropolojik bir çerçeveden değerlendirildiğinde, bu uygulamanın asıl amacı........

© Gazete Pencere