menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kayınpederi vurunca avcılığım bitti

24 0
06.04.2025

Bu yazı, “Dam üstünde saksağan” cinsinden bir yazı. Bunca dert, bunca karışıklık varken, bambaşka bir dünyaya yolculuk yapmak garibinize gidebilir. Ama ortalıkta o kadar çok serseri mayın var ki, her an havaya uçabilirim!.

Siz ne demek istediğimi anladınız. Onun için arada bir başka yaşamlara yolculuk etmekte yarar var. Yaşamı tatlandıracak uğraşlara dalıp gitmek, bazen karanlıkların aydınlanmasına yardımcı olabilir. Ben buna “Yaşama virgül koyabilmek” diyorum. Bu virgül, yaşam akülerini doldurmaya yardım eder!. Bu hafta, bambaşka bir konuya değineceğim. Biraz kanlı ve vahşice bir konu ve de palavrası bol: Konumuz avcılık!

Avcılığı pek (hiç) bilmem. Uzun yıllar önce teşebbüs etmiştim.

Evliliğimin başlangıcıydı. Kayınpederim, usta bir avcıydı. Hani attığını vuran cinsten. Ona yaranabilmek için, ‘‘Ben de avı severim” palavrasını attım ortaya.

Mecburdum. Çünkü bacanağım Zeki Alkoçlar, benden bir adım daha öndeydi. Meydanı ona bırakamazdım!

Tahmin ettiğim gibi kayınpeder çok memnun oldu. Sağda solda benim olmayan avcılığımı öve öve bitiremiyordu.

“Palavracı’’ diyemiyorum, saygısızlık olur!

Tüfek koleksiyonundan bana eski bir “tek kırma” verdi. Adı üstünde, “tek kırma”.

Her seferinde sadece bir fişek atabilen bu tüfek, aslında gerçek avcılığın sınandığı bir tüfekti. Önünüzden kalkan kuşa sadece bir fişek atabiliyordunuz.

Hanginiz ustaysanız o kazanıyordu. Ya kuş kaçıp gidecek, yanınızdaki avcı sizinle, “karavanacı” diye dalga geçecek ya da kuşu bir atışta vurup göğsünüzü kabartacaktınız.

Bana göğsümü kabartmak hiç nasip olmadı.

AVCILIK TERMİNOLOJİSİ

Daha sonra “çifte” denen tüfek çıktı. Onu “beşli otomatik” izledi.

Yani avcılıkta mertlik kuşların........

© Gazete Pencere