Barış? Savaş? Ne vereyim abime?
“Kürt sorunu” bu ülkenin mutlaka çözüme kavuşturulması gereken sorunu. Ve taleplerinin gerçekleşmesi için silaha sarılmış olanlarla oturup konuşmak dahil, bu sorunu çözmeye yönelik her samimi çaba değerli.
Devletlerin, uzun süren iç çatışmalarda silahı bırakması için karşı tarafla görüşmesi, anlaşması ve hatta taviz vermesi, zayıflık değil, siyasal olgunluk ve toplumsal sorumluluk göstergesidir. Türkiye’nin de çözüm arayan bir devlet refleksiyle geçmiş deneyimlerden ders çıkarması ve müzakereyi ahlaki ve demokratik bir araç olarak görmesi gerekir.
Ama Akape döneminde Kürt sorunu, çözüm bekleyen bir mesele olmaktan çok, bir seçim stratejisi aracı sanki.
Seçim kazanmak için barış lazımsa barış, savaş lazımsa savaş…
2009’daki “Demokratik Açılım” sürecini hatırlayalım. TRT Kurdî açıldı, Habur’dan dönüş törenleri yapıldı, Kürtçe seçmeli dersler konuşuldu. O dönem Akape, hem Kürt seçmene göz kırpıyor hem de AB’ye şirin görünmeye çalışıyordu.
2010 Anayasa Referandumu’nda BDP dolaylı destek verdi, Akape kazandı. Ardından açılım rafa kaldırıldı. Çünkü seçim geçmiş, iş bitmişti.
Sonra geldi 2013–2015 çözüm süreci. İmralı görüşmeleri, Dolmabahçe Mutabakatı, HDP heyetleri, barış mitingleri…
O yıllarda Türkiye, savaşsız bir Doğu-Güneydoğu iklimini ilk kez deneyimledi. Ama iktidar için bu süreç bile bir “araç”tı. 2014’te cumhurbaşkanlığı seçimi için yumuşama, meşruiyet ve........
© Gazete Pencere
