menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Toplum, İktidar ve Özgürlük

15 0
22.06.2025

Varoluşçu felsefenin en radikal temsilcilerinden Jean-Paul Sartre’ın ünlü bir sözü vardır: “Varoluş özden önce gelir.” Sartre bu sözüyle insanın doğuştan gelen, başka bir deyişle Tanrı ya da Doğa tarafından bahşedilmiş bir özü olmadığını dile getirmiştir. İnsan dünyaya atılmıştır ve ne olacağına karar verme yükü, sorumluluğu kendine aittir. Verili bir öz olmadığına göre insan bu özü yaşamıyla, hayatta yaptığı tercihlerle belirler ve kurar.

Bu söz, insanın dünyaya belli bir anlamla gelmediğini, anlamı ancak yaşarken kurabileceğini ifade eder. İşte insanın tercihleri bu özü, yani anlamı kurar. Sartre’ın bu hiçlik, anlamsızlık felsefesi onun zaman zaman nihilizm (evrenin ve insan yaşamının özünde bir anlam taşımadığını savunan felsefe) olarak değerlendirilse de tam olarak öyle değildir. Dedik ya, Sartre bu sorumluluğun hatta bu yükün insanın omuzlarında olduğunu söyler. Yani insan anlamsız yaşayamadığı için bu anlamı kurmak zorundadır.

Peki bu anlamı kurmaya mecbur olan insan bunu nasıl yapacak? Tabii ki yine Sartre’ın deyimiyle “seçim yaparak.” İnsan kendi özünü, varlığının anlamını kendi özgür iradesiyle yaptığı seçimler sayesinde kurabilir. Bu zorunlulukları peş peşe koyduğumuzda ise Sartre’ın bir başka ünlü sözü çıkar karşımıza: “İnsan özgürlüğe mahkûmdur.”

OTANTİK VAROLUŞ

Sartre’ın bu son sözü biraz problemli görülebilir. Ama üzerine düşündüğümüzde öyle değildir. İnsanın hem özgür hem de mahkûm olması ne demektir? Hatta mahkûmiyetin zıddı olan özgürlüğe mahkûm olduğunu söylemek nasıl bir çelişkidir?

Hatta ilk bakışta, bu cümlenin oksimoron (birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması) bir ifade olduğunu bile düşünebiliriz. Öyle ya. Mahkûmsan özgür, özgürsen mahkûm değilsindir.

Ama Sartre’ın burada söylemek istediği şey zaten bizim gündelik dilde anladığımız bir özgürlük değil. O, özgürlüğün insan üzerinde bir yük, bir sorumluluk olduğunu, bir anlamda seçim yapmaya, dolayısıyla özgür olmaya mecbur olduğunu söylüyor. İnsan her ne koşulda olursa olsun, seçim yapmak zorundadır.

İşte bu seçimler sonucunda insanın kurduğu öz, bulduğu anlam onun otantik varoluşudur. Ancak özgürlüğünü kabul eden ve bu özgürlüğün getirdiği sorumluluğu üstlenebilen insan kurabilir otantik varoluşunu.

TOPLUMUN BAKIŞI

İşte insanın bu öz-kurucu niteliği bazı durumlarda, hatta belki de her durumda tehdit altındadır. Başkasının bakışları bu özü, otantik varoluşu engelleyen ya da en azından sekteye uğratan bir gözetlenme durumudur. Bu bakış, her zaman tehdit altındadır dedim çünkü insan aynı zamanda toplumsal bir varlıktır. Yani bir başkasının........

© Gazete Pencere