Yüce dağlar kenti; Van
Şöyle bir hayal edin; 1800 metre yükseklikte dağlar arasındasınız ve bir iskeleden tekneye binip bir adaya gidiyorsunuz. Yüzünüze rüzgar çarparken bir yandan da yağmur çiseliyor, mavi ile yeşil arası sakin bir renkle dalgalanan denize dökülüyor. Teknenin arkasından geriye, iskeleye doğru bakıyorsunuz; karlı zirveleriyle her yanda dağ sıraları; Süphan, Artos, Erek dağları… Ben neredeyim diyorsunuz; burası nasıl bir yer?
Burası çok güzel bir yer, burası Van. Batılıların göl, Vanlıların ise çok haklı olarak deniz dediği Van Denizi’nde size de anlatmaya çalıştığım bu anı geçen hafta, Akdamar Adası’na giderken yaşadım. Bu kadar yüksekte bir deniz nasıl olabilir ki? Göl desek göl değil; etrafında saatlerce araba kullandık da tam turu yapamadık, öylesine büyük.
Hele o dağlar, hele o zirveler, hele o krater gölleri… Yüksekleri, dağları, uluları sevenler Van’ı mutlaka görmeli. İlkbaharı ayrı, yazı ayrı kışı ise eminim apayrı güzel. Ama biz şimdi işin gastronomik boyutlarına odaklanalım ve Van mutfağından siz edelim.
Evet, Van kahvaltısı diye birşey var. Bunun nedeni, hepimizin sofrasında bulunan geleneksel yumurta, zeytin, peynir gibi kahvaltılıklara ilave özel kahvaltılık ürünlerinin olması. Van rakım itibariyle yüksek ve dağlık bir bölge olduğu için hayvancılık son derece gelişmiş. Bu da süt ve süt ürünlerinin çeşitliliği ile kendini gösteriyor.
Van kahvaltısında da bu çeşidi görüyorsunuz; Van otlu peyniri, tereyağı, kaymak, bal; olmazsa olmaz. Otlu peynir, yörenin kekik, nane, sirmo, mendo gibi çok değişik ve kimi endemik otlarıyla çeşnilenen, oldukça keskin tadı olan, tuzlu fakat çok lezzetli bir peynir, az miktarda yeniyor ama kahvaltının baş köşesinde. Kaymakların makbulü manda kaymağı. Bal ise yine yörenin kendi balı; Karakovan ve Müküs en çok........
© Gazete Pencere
