Türkiye’nin tadı neye benzer?
Soruyu soran ben değilim aslında; T24 ile ortaklaşa “Türkiye’nin Tadı ve Sofranın Anlamı” adlı kapsamlı bir araştırma yapan Future Bright sormuş. Cuma günü Gastronometro’da güzel bir kahvaltı eşliğinde, Akan Abdula’nın akıcı ve esprili anlatımıyla dinlediğimiz sonuçları itibariyle hayli şaşırtıcı bir araştırma, bu.
Türkiye’nin her bölgesini, kadın erkek, genç yaşlı, her yaşam tarzından insan içeren ve toplamında 1000 kişiyle görüşülen, elli kişinin de evine, sofrasına misafir olunarak ortaya çıkarılmış bir çalışma. İlk olarak iyi kötü bildiğimiz veya bilmesek de gidişatı algıladığımız, çevremizde gördüğümüz bir olgu net olarak ortaya çıkmış, ondan başlayalım…
KALABALIK SOFRALAR “OUT”, TEK BAŞINA YEMEK “IN”
Aile yılında bu verileri açıklamaktan hicap duysam da rakamlar kesin konuşuyor; Türkiye’de geniş aile tanımında yaşayan kişi sayısı toplumun sadece ’sine tekabül etmekte imiş. Ailelerde çocuk sayısı bire inmiş, 26 milyon hanenin neredeyse 6 milyonu yalnız yaşamakta, 1 1 evleri tercih etmekte imiş. Kısacası; evlerde eski kalabalık sofralar artık kurulamıyor. Sanmayın ki bu sadece İstanbul’da, İzmir veya Ankara’da böyle; Trabzon da Adana da Van da artık devasa kentler ve ülkenin her yanında özellikle beyaz yakalı gençlerde bu trend yükseliyor. Küçük aileler, tek çocuklu, kedisiyle köpeğiyle yalnız yaşayanlar ülkeyi domine etmiş durumda. Aile olanlarda da herkesin bir arada sofraya oturduğu evler sadece 0. Yani karı koca birlikte sofraya otursa da mesela çocuk odasında bir tepside yiyor. Veya anne çocuk birlikte sofra kursa bile, baba sonradan gelip televizyon karşısında atıştırıyor…
İşin daha da üzücü kısmı, sadece evde büyük sofralar kurmuyor oluşumuz değil; dışarı çıkınca da 8-10 kişilik civcivli rakı sofraları, cümbür cemaat gidilen balıkçılar, kebapçılar kalmamış olması… Akan Abdula “sosyalleşme kesinlikle bitmez” diyor, fakat sosyalliği de 2-3 kişiyle götürüyoruz. Kalabalık gruplar yerine iki kişi yemeğe çıkmayı tercih eder olmuşuz.
Bunun yanında, yeniliklere “kendimize kadar” açık bir millet olduğumuz da araştırmada görülüyor. Mesela evde genellikle geleneksel yemeklerimizi pişirsek de – ki evde yemek pişirme oranımız hiç fena değil, r oranında - arada farklı ülke mutfaklarını veya fast food yemekleri evde deniyoruz; evde hamburger, pizza, suşi deneyenler de az değil. Fakat tuhaflık şu ki, yurtdışına gidince yarıdan çoğumuz oranın yemeklerinin yanı sıra Türk yemekleri yerim diyor, ise sadece Türk yemeği yerim diyor. Dört kişiden ancak biri “yurtdışında isem sadece gittiğim yerin özgün lezzetlerini tadarım” demiş. Ne demeli; yenilikçi muhafazakar mıyız acaba?..
SOFRADA BAĞI ÖNCE........© Gazete Pencere
