Tarım neden bu kadar savunmasız?
İklim, son yıllarda bas bas bağırıyor: “Beni değiştirdiniz, ama siz değişmiyorsunuz!” diye… Evet; biz değişmemekte, eski alışkanlıklarla “don vurdu”, “bu yıl kurak geçti, seneye düzelir”, “yangınlar hep oluyor, yağmadığı için” veya “Kim yaktı, sabotaj bu” deyip duruyoruz. Ama artık bunların ötesine geçilmesi gereken yerdeyiz çünkü tarım - yani kahvaltıdaki ekmek, salatadaki zeytinyağı, çocukların beslenmesine koyduğumuz şeftali – bu beylik sözleri artık kaldıramayacak durumda…
2025 yaz mevsimini bitirmemize toplu topu bir hafta kaldı. Yılın tarım karnesi şimdiden elimizde sayılır; kuraklık, don, yangın. Üçlü bir felaket desek yanlış olmayacak ama işin üzücü kısmı, bu felaketin sadece doğanın değil, bizim de eserimiz olması.
Bu yıl yağmur az yağdı, tamam. Ama zaten bazıları ne kadar inanmak istemese de iklim değişti, değiştirdik. 1.5 derecenin de üzerine doğru koşar adım dünyayı ısıtmaya devam ediyoruz ve bu da demektir ki; zaten her yıl biraz daha az yağmur yağacak. Yani bu, 2025 yılına dair rastlantısal bir şey değil, devam edecek olan bir trend. Peki biz ne yapıyoruz? 1980’lerin, 90’ların su politikasıyla, ezberlerle tarım yapmaya çalışıyoruz.
Uzmanları dinleyince şunu görüyorum; barajlarımız dolu mu boş mu tam bilmiyoruz, yeraltı suları kontrolsüzce çekiliyor. Veriye, bilime, öngörüye ve hepsinden mühimi de planlamaya dayalı bir yöntem kullanmıyoruz. Sulamayı bile hala “aç vanayı, bırak aksın” mantığında devam ettiriyoruz. Vahşi sulama devam ederken kentlere günde iki saat su verilmesi zaten........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d