Kişisel Distopyamız
Ekranların sevilen dizisi ve bir ekolün kurucusu Black Mirror yeni sezonuyla aramıza döndü. Yaşadığımız günler ve gündem bu karamsar diziyi hiç aratmasa da meraklıları için heyecan verici bir haber diye düşünüyorum.
Black Mirror (2011-devam ediyor) Netflix
Dizi, çıktığı günden beri, teknolojinin olası kullanımlarının ve bunun günümüzün yozlaşmışlıklarıyla nasıl sonuçlara yol açabileceğini sorgulatıyor. Her bölüm farklı bir yaşantıyı konu alan dizinin senaryolarının bazıları çok uçarı olsa da ayağı yere basan birçok bölüm de var. Örneğin insan bilincinin buluta yüklenmesi hem son dönemlerde konuşulan bir konu hem de birçok farklı dizide de yer buldu (örnek olarak bkz. “Upload”). Ya da “Nosedive” adlı bölümde geçen Instagram-vari bir platform tabanlı sosyal puanlama sistemi de ilhamını Çin’de halihazırda kurulu olan sistemden almıştır herhalde. Bu gibi örneklerin yanında bir de tam bilimkurgu ürünü işler de var tabii ki.
Bu sezondaysa, gerçek dünyamızda “Batı dünyasının en büyük hastalığı empati” diyen Elon Musk tarafından şu an tasarlanan, beyine takılması planlanan çiplerden sıkı bir girişi yapıyoruz. Sonrasında simülasyondan çıkmaya çalışan klonlar mı dersiniz, aşırı tuhaf gerçeği değiştiren cihazlar mı dersiniz, türlü türlü teknoloji işin içine giriyor…
Bu arada “Black Mirror” bir ekolü kurdu dedim ama bunun nedenlerinden biri de bütün bu teknoloji furyasına pek de pozitif bir yerden bakmaması. Hatta bu sezon için “daha az karanlık” diyenler olmuş ama ben çok emin olamadım açıkçası. Genel olarak acayip gergin ve karamsar bölümleri mevcut. O sebeple teknolojinin geleceğe etkisi konuşulurken çok karamsar olup “yapay zeka hepimizi işsiz bırakacak, öldük bittik” gibi bir yerden yaklaşanların bakış açısını tanımlamak için bile kullanılıyor. Bence bu diziyi, sunduğu potansiyel inovasyonlar ve hikayeler için izleyin ama aşırı karamsar tarafını biraz kapının dışında bırakın derim. Teknolojinin bizi nereye götüreceğini yorumlama işi için bilim insanlarına kulak vermek lazım........
© Gazete Pencere
