menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Medya işleri güçleri

15 65
25.01.2025

Bir gün Goebbels’le oturuyoruz, yine.

Dedim artık Adolf Hitler’i sormayayım zira ne zaman “A” desem Goebbels’in gözleri cam cam oluyor, buğulanıyor, dokunsan ağlayacak. Nasıl bir adanmışlık, nasıl bir sevda. Sinirim bozuluyor. Bu defa direkt olarak işini sorayım diye düşündüm.

Birer çay söyledim. Goebbels teşekkür etti, “İçeriz valla”, dedi. Dedim, “Abi nasıl geçiyordu bir günün mesela? Anlatsana. Yani, Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı’nı kurdun, o kocaman binaya taşındın, peki sonra?” Goebbels, gözlerini camdan dışarı dikti. Hatta daha da uzaklara gitti, zihninde belirenleri dikkatle topluyormuş, düşüncelerini diziyormuş gibi. Öyle, yani. O sırada çaylar geldi, Goebbels fark etmedi bile. Bakışları engin geçmişin ufkunda olduğu halde, başladı konuşmaya; “Wilhelm meydanında, Prens Karl’ın sarayını verdi bana…” Gözleri doldu. Eyvah dedim, yine başlıyor. “Çok özlüyorum onu. Büyük vizyonerdi.”

Birkaç dakikayı mecburen yine Adolf’a ayırdık. O konuştu, ben sustum. Neyse. Bir ara önünde duran çayını fark etti, bir yudum aldı, “Soğumuş bu” dedi. Çaycıya yenisini el işaretiyle söyledim. Döndük geldik, Prens Karl sarayına. Dedi ki, Goebbels; “Saray benim konutumdu aslen. Önce alt kattaki odaları ofis haline getirdim, birkaç güvendiğim arkadaşı ulusal basını takip için........

© Gazete Pencere