menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gösterişçi tüketim günümüzde nelere mal oluyor!

16 5
12.07.2024

Tülin Tankut

İnsanların gösterişçi tüketime eğilimi çok eski tarihlerde de vardı. Değerli takılar, kostümler, lüks konutlar, mobilyalar, süs eşyaları…” caka satmak”, “hava atmak”, “ye kürküm ye”, tabirleri nasıl ortaya çıktı? Kişinin görünürlüğünü artırmak için israfa varan tüketimi her dönemde eleştirilip kınansa da kesinlikle sona ermemiştir. ABD’de kapitalizmin gelişmesiyle yeni zenginler oluşurken reklamlarla pompalanan sistemin yarışmacı etiği de halkın tüketim davranışlarına damgasını vurmuştu. (Amcam * filminde (1958), eve gelen konuklara göre açılan fıskiye, gösteriş düşkünü burjuva ailenin alâmet-i fârikasıdır.)

Neoliberal açgözlülükse tüketimi bir gösteriye dönüştürdü. Kapitalizm ekonomik bunalımlarını piyasaya yeni ürünler sürerek geçiştirmeye çalışıyor. Özellikle büyük kâr getiren teknolojik alet edevatın, motorlu araçların durmadan yenileri üretiliyor. İnternet ticaretiyle pazarlar büyüdü. Tüm dünya TV, cep telefonu ve internetteki reklamlarla kuşatılmış durumda. Facebook, instagram kullanıcılarının iletişimlerinden potansiyel müşterilerin zaaflarını öğrenenler satışlarını artırıyorlar. “Sahte ihtiyaç yaratma” furyasına karşı durmak neredeyse olanaksız; ekranlarda özellikle gençleri etkilemek için imrenilecek yaşamlar sunuluyor. İslami kıyafet kodları bile; kadınlarda tesettür modası derken makyajı, aksesuarı vd. unsurlarıyla dinî kimliğinden uzaklaşarak modernlere yaklaşıyor; erkeklerin dış görünüşüyse kadınlar kadar denetim altında tutulmadığından değişimi kullandıkları marka giyim kuşamla belli ediyorlar.

Tembellik adeta moda oldu. Aynı bina içinde bile üşengeçlikten cep telefonu kullanılıyor. Yürüme mesafesine taksiyle gidiliyor. Öte yandan amaç kârlılığı artırmak olduğu için de yolsuzluk, toplumdaki ahlâki yozlaşma, suç oranlarında artış, almış başını gidiyor. Başkasının sırtından geçinme, bencillik, açgözlülük; dini hassasiyetlere saygısızlık; televizyon programlarının reyting uğruna kontrolden – çığırından mı demeli?- çıkması medyaya çeki düzen verilmediği için güncel konuşmalarda bile kavgacı rekabet dilinin kullanılması; başarının zenginlikle ve güçle ölçülmesi yüzünden başarılı olmak uğruna ‘tükenmişlik sendromu’yla kendini heba edenlerin sayısının artması.

Neoliberal kapitalizm son demlerini yaşarken dünyaya attığı kötülük tohumlarıyla insanlığa sığmayan, akla hayale gelmeyecek mezalimleri kışkırtıyor. Hani, Nazilerin, Yahudi tutsakların altın dişlerini söküp eriterek külçe haline getirdiklerini filmlerde, belgesellerde tüylerimiz diken diken olarak görmüştük de İsrail askerlerinin ölü Filistinlilerin gözlerinden “sürmeyi çektiklerini “*, pardon, retinalarını çıkardıklarını öğrenmek pes dedirtti. Tamahkârlığın da bu kadarı! (Keşke bu bilgi sahte olsaydı)

Bugün artık var olan toplumsal kurallara uyarak dingin bir yaşam sürdürmek özellikle emekçi sınıflar için kolay değildir. Gelir düzeyinin düşmesi, hayat pahalılığı, dar gelirli kesimi tasarrufa zorluyor. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde geçim sıkıntısı had safhada; siyasal iktidar kendi çevresinde tasarrufa gerek duymadığı gibi halkın nasıl geçindiği sorununu da görmezden geliyor. Ancak, geçim maliyetlerinin altında çalışma zorunluluğu, birçok toplumsal sorunu davet etme potansiyeli taşımıyor mu? Sözgelimi barınma, beslenme ihtiyaçları karşılanmayan yurttaş hastalanıp doktora gidiyor; devlet hastanelerinden randevu alabilirse tabii, alsa bile ilaçların katkı paylarını ödeyememe sorunuyla karşılaşıyor. Hal böyleyken geleceğini güvende hissedebilir mi? Ekonominin düzeleceğini umut edebilir mi? Hem ekonomik krizin nedeni emekçi........

© Gazete Manifesto


Get it on Google Play