menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Yeni çözüm süreci” ve devrimci tavır

18 0
23.08.2025

İlk üç yazımızda istibdat rejiminde gündeme gelen burjuva çözümü iç ve dış dinamikler bağlamında ele aldık. Şimdi ise sıra zurnanın zırt dediği noktayı konuşmaya geldi. Türkiye’de solun ve sosyalistlerin bu konuda duruşları nedir ve nasıl olmalıdır, bunu değerlendirmek gerekiyor.

“Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?”

Daha önce de ele aldık, Abdullah Öcalan “artık sınıf mücadeleleri bitmiştir, devlet kurmayacağız şimdi belediyesel özerklik zamanı” diyor ve elli yıllık PKK mücadelesi sayesinde Kürtlerin kendini kabul ettirdiğini, dolayısıyla silah bırakma zamanının geldiğini ifade ediyor. Bugün Türkiye’de Kürt kimliğinin kabullenilmesinde Kürtlerin siyasal mücadelesinin rolü olduğu açıktır ancak hikayenin böylesi bir noktaya bağlanması ise ara başlıktaki soruyu sormamıza neden olmaktadır.

Bugün Türkiye’de düzen ve egemen sistem Kürtleri asimile edememiştir, bu büyük bir objektif gerçeklik olarak ortada durmaktadır. Ancak bu durum PKK’nin öncelerinde uç vermiş olgulardan bir tanesi idi. Tarihte spekülasyon yapmanın elbette sınırları olmakla birlikte, Kürtlerin kendilerini kabul ettirmeyi başardıkları için bugün silah bırakıldığını ya da mücadelenin başka bir kanala yönlendirileceğini ifade etmek çok da inandırıcı bir yerde durmuyor. Çünkü PKK’nin silahsızlanması karşılığında Öcalan’ın farklı biçim ve içeriklerdeki serbestleşme modeline geçilmesi bir önceki çözüm sürecinin de en önemli pazarlık unsurlarından bir tanesi idi. Bugün, silahlara veda, Öcalan’a özgürlük sloganı ile birlikte anılmaktadır. İşte bu yüzden o kadar şey ne için yaşandı sorusunu da beraberinde sormak zorundayız: Devlet kurulamadı, sosyalizmden ve emekçilerin iktidarından vazgeçildi, ulusalcılık liberalizm ile bulaşık hale geldi, emperyalizm bölgeye Kürtleri de kullanarak daha fazla girdi ve İsrail etkisi iyice güçlendi, tarikatlar Kürtler içerisinde de varlıklarını arttırarak yola devam ediyor, Kürt emekçileri Türkiye proletaryasının içerisinde derin sömürü biçimlerine maruz kalıyor…

Tersinden, bu sürece dair yorumumuz elbette “PKK silah bırakmamalı çatışma devam etmeli” şeklinde olmayacaktır. Ortadoğu’daki bir dizi gelişme de ele alındığında bir dönemin kapanmakta olduğu eski zamanın aktörlerinin de başkalaşması gerektiği başta emperyalizm tarafından dayatılmaktadır. Meselenin odaklandığı yerin ise Suriye’deki Kürt devletleşmesi olduğu açıktır. Dolayısıyla silah bırakmanın bir diğer boyutunda ise Suriye’de özerkliğin tanınması yönünde bir pazarlık olduğunu ihtimaller arasında saymak gerekir.

Bu noktada, Türkiye solundaki bir dizi hamasi değerlendirmenin dönüşmesi, yanlış değerlendirmelerin de terk edilmesi gerekmektedir. Türkiye devrimi ile Kürdistan devrimi diye süreçler tarif ederek bunlar üzerinden değerlendirmeler yapmak; “Rojava Devrimi” adı altında Suriye’nin parçalanmasını ve emperyalizmin yayılmacılığını meşrulaştırmak; sürecin objektif yanlarına Öcalan’ın açıklamaları, sübjektif yanlarına ise PKK’nin yaptığı açıklamalar üzerinden değer biçmek gibi alışkanlıklar sol bir tutum olmanın ötesinde, tüm olgulara Kürt siyasi hareketinin gözlüğüyle bakmak gibi bir sonuç doğurmaktadır.

İkinci yetmez ama evet süreci

Komisyon tartışmaları, sürecin başından beri ifade ettiğimiz olası “ikinci yetmez ama evet”çiliğin ete kemiğe büründüğü örnek olmuştur. Buraya katılan sol, Kürt sorununda çözümün adresi olarak sosyalizm mücadelesini terk ettiğini artık açık bir şekilde ortaya koymuş görünüyor.

Bugün komisyon ile cisimleşen yetmez ama evet çizgisi yarın başka başlıklarla ortaya çıkacaktır. Uyuşmazlığın olduğu noktalarda ise CHP’nin eteklerinde siyaset yapmak garanti bir yol olarak tercih edilecektir.

İkinci yetmez ama........

© Gazete Manifesto