Devlet sermaye çatışması: Bir ilk mi?
Günümüzde tanık olduğumuz ilginç bir gelişme olarak, ulus devletlerin adeta neoliberal politikalarla unutulmaya yüz tutmuş devletsel/kamusal niteliklerine avdet ediyor gibi bir havaya bürünmeye yeltendiklerine tanık oluyoruz. Genel trend olarak ulusalcılık ve/veya milliyetçilik akımları yükseliyor, sağ siyaset yerküreyi kaplamaya başlamakta, hemen hemen tüm devletler tedricen iç dünyalarına çekiliyor. Tarihin her aşamasında sermaye devinimlerine koşut ve güdümlü olarak şekillendiği gözlemlenmiş olan polimorfik karakterli devlet yapılanmasının bu kez sermayeye karşı otoritesini dayatmaya başladığı gözlemlenmiyor. Kapitalizmin serüveninde ilk kez sahneye adım attığı görülen bu süreci bu yazıda ve devamlarında birlikte incelemeye başlayalım.
Önce şunu net şekilde saptayalım, lütfen: küreselleşme, kapitalizmden başka bir şey olmayıp, kapitalist sistemin sermaye gereksinimlerine göre şekillendirdiği devlet sorumluluk ve işleyiş modelidir. Ne özelleştirmeler, ne de sermayenin tüm yerküreyi dolaşması kapitalizmin ruhuna aykırıdır. Tam tersi, bizatihi devletin sosyal politikalarla sisteme müdahalesi kapitalizme aykırı idi; sosyal demokrasi ya da farklı şekilde farklı biçimlere sokulmuş olan uygulamalar, özünde değişiklik yapılmadan, işleyişi değiştirilmiş, saflığından uzaklaştırılmış şekliyle ‘modifiye kapitalizm’ idi.
İskoç iktisatçılarının inşa ettiği sistemin orijinal haline baktığımızda, küçük devlet, serbest piyasa ekonomisi, denk bütçe, nötr ya da tarafsız vergi sitemi gibi konular, son krizden önce devreye sokulan neoliberalizmin dayattığı konularla örtüşmüyor mu? Hatta İskoç ekolü, üniversal bir sistem inşa ettiklerinden dolayı, Alman Tarihçi Okulu’nun, sistemin evrensel niteliğinin farklı ülkelerin farklı sosyo-ekonomik yapılarına uymadığı gerekçesiyle itirazına maruz kalmadı mı?
Daha da ileri gidelim; Neoliberalizm, temellerinin atıldığı gerek Walter Lippmann Kolokyumu’nda, gerek Mont Pelerin toplantılarında dile getirilen tezle, yaşanan krizlerin kapitalizme müdahalelerle özünden uzaklaştırıldığı gerekçesine dayandırılarak, sistemi özüne uygun yapılanmayla yeniden yaşama geçirme tasarımı etrafında şekillendirilmedi mi?
Şimdi, bu fikirleri bir araya getirdiğimizde, neoliberalizmin kapitalizmin sermeye gereksinimlerine uygun bir durağı olduğu gerçeğini görmemiz gerekmektedir. Bu yargı bizi iki sonuca götürür. Birincisi, neoliberalizm, sermayenin gereksinimlerine göre sermayenin şekillendirdiği kapitalizmin özüne çok daha yakın bir tarihsel duraktır, yeni bir sistem ya da model........
© Gazete Manifesto
visit website