Mart’tan Mayıs’a eksik kalan nedir?
19 Mart’ta başlayan Saraçhane sürecinin etkileri siyasal ve toplumsal arenada devam ediyor. Siyasal ve toplumsal arenada başlayan çalkalanma, hem iktidara, hem de ana muhalefet partisine var olan pozisyonlarını “tahkim etme” zorunluluğunu dayatmış durumda. Ana muhalefet partisi bu noktada var olan pozisyonunu hem siyasi, hem de toplumsal olarak “daha ileri bir mevziye” taşıma arayışını da içeren hamleleri de yapmış bulunuyor. Ancak CHP’de aynı iktidar gibi toplumsal ve siyasal arenadaki sınırlarına dayandı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu “hukuk” aracılığı ile tasfiye edeceğini düşünen iktidar, baskı aygıtının verdiği güçle davranmak dışında siyasi ve ideolojik bir argüman geliştiremedi. AKP işini hukuk aygıtını elinde oyuncak ederek halletmek istedi. En büyük beklenti İmamoğlu-Özel-Yavaş troykasının (üçlü yapı) merkezinde duran İmamoğlu’nun tasfiye edilmesi sonucu üçlü yapının dağılmasıydı. Böylece CHP uzun bir iç krize sürüklenecek, kendi etrafına kurduğu cephede çatlaklar oluşacak, anayasa değişikliği ve başkanlık seçimleri gibi süreçlerde önemsiz bir aktör haline gelecekti.
Beklenen sonuç elde edilemedi. Ancak iktidar kendi sınırını çizmiş oldu. Sınırın dışına düşenler şimdilik oyun dışı.
CHP açısından ise süreç üçlü yapının güçlenmesine, toplumsal ve siyasal desteğin arttırılması çabalarına denk düştü. Saraçhane eylemleri ve sonrasında başlayan mitingler dizisinde CHP erken seçim retoriği ile siyasal ve toplumsal arenada belirleyici bir aktör olarak davranma eğilimine girdi.
CHP’de sınırı Maltepe mitingi ile görmüştür. Bundan sonra elde edilen toplumsal ve siyasal destek ile siyasetin dengelerini bozacak bir iddia CHP’de bulunmamaktadır. Dahası ana muhalefetin iktidar karşısında kurduğu ittifaklar dizisi ile temsil ettiği sermaye programı hiç de öyle toplumsal bir kabarışa öncülük etmeye denk düşmüyor. Tersine ana muhalefet kabına........
© Gazete Manifesto
