Kürt sorununun çözümü ve Sürecin Belirsizliği...
Devlet Bahçeli’nin, grup konuşmasında Abdullah Öcalan ile ilgili söylediği “çıksın, Meclis’te konuşsun” ifadeleri, kamuoyunda büyük bir şaşkınlık yarattı. Bu açıklamanın ardından toplumun geniş kesimleri, “Neler oluyor?” sorusunu sormaya başladı. Bu durum, yalnızca Türkiye’nin iç dinamikleriyle değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler ve bölgesel gelişmelerle de ilişkilendirilmesi gereken bir tabloyu ortaya koyuyor.
ABD’nin dış politika stratejistlerinden Henry Kissinger’ın, “Olayların ve kararların ardında mutlaka stratejik bir hazırlık vardır” sözü, bu süreci anlamlandırmaya çalışanların sıkça başvurduğu bir perspektif olarak karşımıza çıkıyor.
Bahçeli’nin söz konusu açıklaması, gerek ulusal gerekse uluslararası bağlamda birçok soruyu beraberinde getiriyor. Bu türden bir söylemin, özellikle Suriye ve bölge politikalarıyla bağlantılı olduğu, komşularla ilişkiler bağlamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Ancak bu denli çarpıcı bir söylemin arkasında ne gibi stratejik hesaplamalar olduğu hâlâ belirsizliğini koruyor.
Bahçeli’nin sözleri, kamuoyunda sürecin adlandırılmadığı ve çerçevesinin netleştirilmediği bir durum yarattı. Daha önceki dönemlerde “çözüm süreci”, olarak adlandırılmıştı.
Bu sürecin adı konulmuş değildir. Adının ne olacağını bilmiş olsaydık, süreci yorumlama konusunda az çok yorum yapma şansına sahip olurduk. “barış süreci” ya da “demokratik açılım” “ demokratik çözüm” gibi başlıklarla ele alınan süreçlerin adını koymak çok önemlidir. Hem kamuoyu hem de siyasi aktörler için önemlidir.
Geçmiş deneyimlere baktığımızda, özellikle birinci çözüm süreci döneminde yaşanan olumsuzlukların halkın zihninde derin izler bıraktığı açıktır. “Barış süreci” tabiri ise taraflar arasında savaş durumu olmadığı gerekçesiyle sıklıkla eleştirilmiştir. Teröre karşı mücadele edilir denilmekteydi. Bu durum yeni bir........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel