URFALI URFA’NIN KURDUDUR
Sözün orijinali, kadim Latincede yankılanır: “Homo homini lupus”, yani “İnsan, insanın kurdudur.” Bu sarsıcı ifade, Aydınlanma Çağı'nda Thomas Hobbes tarafından yeniden sahneye çıkarıldı. 17. yüzyıl Avrupa’sının çalkantılı döneminde filizlenen bu temel toplumsal bakış açısı, bugünkü liberalizmin dahi temelini atar: İnsan, doğası gereği vahşidir ve kendi bireysel menfaati uğruna hemcinsini kurt gibi yemekten çekinmez.
Peki, bu Batı felsefesi, iş memleket sevdasına geldiğinde nasıl bir dönüşüm geçirir?
Memleket Refleksi: Yabancıya Karşı Bir Kalkan
Batı’da gelişen bu keskin algı, söz konusu kişinin ülkesi, şehri ve toprağı olduğunda bambaşka bir kimliğe bürünür. Yaşadığı çevreyi, toplumu ve coğrafyayı benimsemiş insanlar, içgüdüsel bir refleksle ona sahip çıkarlar. Onu korurlar, gelişip ilerlemesi için çaba sarf ederler. Kimisi buna memleket sevgisi, kimisi asabiyet, kimisi de hemşehrilik der.
Bu savunma refleksi, özellikle yabancıya karşı bir kalkan görevi görür. Kendi kültürünü, tarihini ve değerlerini alay konusu yapmaz, başkalarının yanında aşağılamaz. Bu, doğal ve olması gereken bir aksiyondur. Çünkü yerleşik olmanın ve aidiyetin doğası budur.
Urfa Hariç: Kendi Bıçağını Kendi Sırtına Saplamak
İşte tüm bu evrensel kaideler, söz konusu Şanlıurfa olunca maalesef tepeden tırnağa değişiyor.
Memleketini korumak bir yana, elin yabancısı yanında kendi insanını, köyünü, şehrini "gömmek" olağan bir davranış hâline geliyor.
Karşısındaki kişiye şirin, aydın ve........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein