menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İRAN’A SALDIRININ STRATEJİK SONUÇLARI

18 1
28.06.2025

Bu savaş, şimdiye kadar vekillerle -ki bunlar vekil değil; devlet dışı güçler, halklar- yürütülen savaş, ilk defa ana aktörlerce gerçekleşti. Koalisyon desteğiyle İsrail tarafından başlatılan hibrit ve ilk saatleri dehşet ve şokun başarılı bir şekilde uygulandığı saldırıda birkaç gün sonra İsrail yetersiz kalınca ABD bizzat kendisi de dahil oldu.

Ancak İran, ilk şoku saatler sonrası atlattı ve İsrail kentlerine gittikçe artan isabetlerle ciddi yıkımlar oluşturan karşılıklar vermeye başladı.

Bu savaş topyekun savaşın ciddi bir provası oldu.

Hem İsrail’in hem de ABD’nin İran’a saldırıları, müzakereler devam ediyorken geldi. Benzer bir Atlantik saldırısı Ukrayna konusunda Rusya ile Atlantik arasında müzakereler devam ediyorken de gelmişti. Bu saldırılar da dronlarla, Rusya’nın çok derin bölgelerine gerçekleşmişti. Batının bu güvenilir olmayan iki yüzlü tutumu yakın vadede müzakerelere yaklaşımlarda önemli kırılmalar getirebilir.

Neyse; ciddi bir badire atlatıldı ve İslam ümmeti/direniş, bir kartalın gagasını kırması misali yeniden ve küresel/stratejik etkileri uzun vadeli olacak olan bir devrim gerçekleştirdi. Bu devrim, tüm küresel zorbalık ve küresel emperyalizm karşısında, onlara boyun eğmeden ayakta kalabileceğinin tüm kriterlere göre ve denenerek kanıtlanmasıdır.

Bu savaşın sonuçları, küresel ve stratejik potansiyel taşıyordu ve İran, ayakta kalmasaydı, dünya kötülük girdabına saplanacaktı. Ancak, artık on yıllardır dünyaya sürekli zorbalık dayatan ve dengeleyici bir kutbun olmaması nedeniyle iyice azgınlaşan soykırım cephesinin, son gelebileceği yer, bu savaşla durdurularak tescillenmiş oldu.

Batı, son bir darbe ile üzerinde uzun süre çalışılmış bir darbe girişiminde bulundu. Hem teklif ettiği, hatta dayattığı müzakereler devam ediyorken önce İsrail, onu kurtarmak için de ardından ABD İran’a saldırdı, hem de ateşkes teklif edenler aynı taraflar oldu. Hatta savaşın adını bile onlar koydu.

Suriye ile önleri açılan Batı soykırım koalisyonu, müzakere adı taşımasına rağmen teslimiyet dayattığı son kale İran’a önce İsrail’i saldırttı…

İran içte kontrolü sağladı, aldığı ilk şok darbeleri atlattı ve İsrail’e misillemelerde bulunmaya başladı. Olmayınca ABD de müzakere davam ediyorken İran’a bizzat saldırı düzenledi.

İran, bu saldırılara da bölgedeki en büyük ve merkez konumunda olan Katar’daki El-Udeid ABD üssüne saldırarak misillemede bulundu ve kararlılık sergiledi.

Gittikçe İsrail ve Batı aleyhine bir seyir gösteren savaşta İran, inisiyatifi her gün biraz daha ele aldı ve İsrail havlu attı. Batı adına Trump, ciddi kayıplar veren ve savunma cephanesi tükenme noktasına gelen İsrail’i kurtaran bir ateşkes ilan etti.

Bu savaş, Batı/küresel hegemonyasının tüm baskı ve kısıtlamalarına, saldırı ve suikastlarına rağmen bir ülkenin bilim ve teknolojide ilerleyebileceğini, kendini ve bölgesini savunma kabiliyeti edinebileceğini ve soykırımcı mutlak kötülüğün emrinde, zelil ve aşağılanmış bir şekilde yaşamayı tercih etmeyebileceğini kanıtlamış oldu.

Bölgemizde İsrail var olalı beri ve ilk Körfez savaşıyla yeni bir evreye giren küresel tahakküm ve İsrail ve oluşturulan secdeli terörist ordularla ülkeler işgal eden, açlık ve ekonomik baskılar ve yaşam tarzı dayatan, soykırımlar gerçekleştiren sömürü düzenine dur dendi.

Öncesinde soykırım cephesinin Hindistan eliyle Pakistan’da yaptığı deney/kısa süreli savaşın da etkisi ve soykırım cephesinin genişleme ısrarı Pakistan’ı da açıkça İsrail karşıtı bir konuma itti. Bu savaşta diplomatik destek vererek açıkça İran yanında saf tuttu. Bu da yeni denklemin, bölgesel güçleri birlikte hareket etmeye yöneltebilecek stratejik değerde bir gelişme sayılabilir.

Körfez ülkeleri de ilk kez tedirgin oldu. Onlar, İran “tehlikesi” karşısında İsrail’in yanında durarak hayatlarını/iktidarlarını sürdürmeye devam etmek isterler. Yani İran tehlikesi var olmaya devam etmeli ki; bölge ne tamamen İran’ın ne de tamamen İsrail’in yönetiminde olsun. Her iki durumu da arzu ediyor değiller. İran’ın sağlayacağı istikrar veya İsrail’in tam kontrolü ve istikrarsızlaştırma mevcut denklemi bozar. Tümü bu çizgide olmasa da körfez sarayları ve bölge........

© Gazete İpekyol