TÜRKİYE AVRUPA FARK ETMİYOR! TUTABİLENE AŞK OLSUN…
FUTBOLUN UKELA BİLGİÇLERİ yine yanıldı.
Bunun için önemli bir neden vardı.
O neden de Samsunspor’un ta kendisiydi.
Perşembe gecesi Türk futbolu, Avrupa’da nasıl temsil edilir…
Bir kentin, bir kulübün adı nasıl yüceltilir…
İşte o kara gözlüklü, kara vicdanlı takımına, o dersi verdiler.
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
Tüm bunları ifade etmeden maç yorumuna geçmek istemedim.
Sahaya zaten başarılarını tescil etmek için çıkmışlardı.
3. dakikada da ilk imzayı Musaba ile attılar.
Sonrası ne olacak diye merak edenlere, önce Marius attığı ikinci golle…
Dört ciğerli Holse de maçın skorunu tayin eden ceza sahası dışı vuruşuyla cevap verdi.
Lafı çok uzatmaya gerek yok.
Samsunspor ligi istediği kadar, Avrupa’yı da istiyor.
Lige hazır olduğu kadar, Avrupaya da hazır.
Eksik olan tek şey, taraftarının tribündeki boşlukları tamamlayamadığı ilgisi ve desteği.
Tüm birimlerde inanç birliği oluştuğunda Kuzeyin Yıldızı daha da parlayacaktır.
Sonrasında da bu takımı tutabilene aşk olsun!
Bunun için önemli bir neden vardı.
O neden de Samsunspor’un ta kendisiydi.
Perşembe gecesi Türk futbolu, Avrupa’da nasıl temsil edilir…
Bir kentin, bir kulübün adı nasıl yüceltilir…
İşte o kara gözlüklü, kara vicdanlı takımına, o dersi verdiler.
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
Tüm bunları ifade etmeden maç yorumuna geçmek istemedim.
Sahaya zaten başarılarını tescil etmek için çıkmışlardı.
3. dakikada da ilk imzayı Musaba ile attılar.
Sonrası ne olacak diye merak edenlere, önce Marius attığı ikinci golle…
Dört ciğerli Holse de maçın skorunu tayin eden ceza sahası dışı vuruşuyla cevap verdi.
Lafı çok uzatmaya gerek yok.
Samsunspor ligi istediği kadar, Avrupa’yı da istiyor.
Lige hazır olduğu kadar, Avrupaya da hazır.
Eksik olan tek şey, taraftarının tribündeki boşlukları tamamlayamadığı ilgisi ve desteği.
Tüm birimlerde inanç birliği oluştuğunda Kuzeyin Yıldızı daha da parlayacaktır.
Sonrasında da bu takımı tutabilene aşk olsun!
O neden de Samsunspor’un ta kendisiydi.
Perşembe gecesi Türk futbolu, Avrupa’da nasıl temsil edilir…
Bir kentin, bir kulübün adı nasıl yüceltilir…
İşte o kara gözlüklü, kara vicdanlı takımına, o dersi verdiler.
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
Tüm bunları ifade etmeden maç yorumuna geçmek istemedim.
Sahaya zaten başarılarını tescil etmek için çıkmışlardı.
3. dakikada da ilk imzayı Musaba ile attılar.
Sonrası ne olacak diye merak edenlere, önce Marius attığı ikinci golle…
Dört ciğerli Holse de maçın skorunu tayin eden ceza sahası dışı vuruşuyla cevap verdi.
Lafı çok uzatmaya gerek yok.
Samsunspor ligi istediği kadar, Avrupa’yı da istiyor.
Lige hazır olduğu kadar, Avrupaya da hazır.
Eksik olan tek şey, taraftarının tribündeki boşlukları tamamlayamadığı ilgisi ve desteği.
Tüm birimlerde inanç birliği oluştuğunda Kuzeyin Yıldızı daha da parlayacaktır.
Sonrasında da bu takımı tutabilene aşk olsun!
Perşembe gecesi Türk futbolu, Avrupa’da nasıl temsil edilir…
Bir kentin, bir kulübün adı nasıl yüceltilir…
İşte o kara gözlüklü, kara vicdanlı takımına, o dersi verdiler.
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
Tüm bunları ifade etmeden maç yorumuna geçmek istemedim.
Sahaya zaten başarılarını tescil etmek için çıkmışlardı.
3. dakikada da ilk imzayı Musaba ile attılar.
Sonrası ne olacak diye merak edenlere, önce Marius attığı ikinci golle…
Dört ciğerli Holse de maçın skorunu tayin eden ceza sahası dışı vuruşuyla cevap verdi.
Lafı çok uzatmaya gerek yok.
Samsunspor ligi istediği kadar, Avrupa’yı da istiyor.
Lige hazır olduğu kadar, Avrupaya da hazır.
Eksik olan tek şey, taraftarının tribündeki boşlukları tamamlayamadığı ilgisi ve desteği.
Tüm birimlerde inanç birliği oluştuğunda Kuzeyin Yıldızı daha da parlayacaktır.
Sonrasında da bu takımı tutabilene aşk olsun!
Bir kentin, bir kulübün adı nasıl yüceltilir…
İşte o kara gözlüklü, kara vicdanlı takımına, o dersi verdiler.
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
Tüm bunları ifade etmeden maç yorumuna geçmek istemedim.
Sahaya zaten başarılarını tescil etmek için çıkmışlardı.
3. dakikada da ilk imzayı Musaba ile attılar.
Sonrası ne olacak diye merak edenlere, önce Marius attığı ikinci golle…
Dört ciğerli Holse de maçın skorunu tayin eden ceza sahası dışı vuruşuyla cevap verdi.
Lafı çok uzatmaya gerek yok.
Samsunspor ligi istediği kadar, Avrupa’yı da istiyor.
Lige hazır olduğu kadar, Avrupaya da hazır.
Eksik olan tek şey, taraftarının tribündeki boşlukları tamamlayamadığı ilgisi ve desteği.
Tüm birimlerde inanç birliği oluştuğunda Kuzeyin Yıldızı daha da parlayacaktır.
Sonrasında da bu takımı tutabilene aşk olsun!
İşte o kara gözlüklü, kara vicdanlı takımına, o dersi verdiler.
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
Tüm bunları ifade etmeden maç yorumuna geçmek istemedim.
Sahaya zaten başarılarını tescil etmek için çıkmışlardı.
3. dakikada da ilk imzayı Musaba ile attılar.
Sonrası ne olacak diye merak edenlere, önce Marius attığı ikinci golle…
Dört ciğerli Holse de maçın skorunu tayin eden ceza sahası dışı vuruşuyla cevap verdi.
Lafı çok uzatmaya gerek yok.
Samsunspor ligi istediği kadar, Avrupa’yı da istiyor.
Lige hazır olduğu kadar, Avrupaya da hazır.
Eksik olan tek şey, taraftarının tribündeki boşlukları tamamlayamadığı ilgisi ve desteği.
Tüm birimlerde inanç birliği oluştuğunda Kuzeyin Yıldızı daha da parlayacaktır.
Sonrasında da bu takımı tutabilene aşk olsun!
Yürekli bir takım Samsunspor…
Oynayanların kendilerine, hocalarına ve amaçlarına inançları sonsuz.
Böyle olunca teslimiyet asla görüntü vermiyor.
Teslimiyet olmadı mı da başarının kapılar ardına kadar açık oluyor.
Dinamo Kiev maçında beraber hareket eden ve düşünen bir takım olma özelliklerini bir kez daha sergilediler.
Son derece uyumlu, Zeki Yavru-Satka-Van Drongelen-Tomasson’dan kurulu bir geri dörtlü.
Ciğerlerini böğründen dökerek istiap haddini sonuna kadar kullanan bir Celil Yüksel…
Tekniğini ve oyun anlayışını takımının emrine vermiş bir Makoumbou…
Geçiş oyunun üstadı, bitiricisi ve futbolundaki tevazu anlayışını bir an bile eksiltmeden oynayan Holse…
İleri uçta haftalardır Samsun’a bir türlü gelemeyen hızlı trenin temsilcisi ve rakiplerin sağ kanat felç istasyonu Musaba…
Ne zamandır bu kadar faydalı oynaması beklenen Marius Moundulmadji…
İlk geldiğinde benim bile, ‘Nerden çıktı bu adam!’ dediğim ama kente, takıma, arkadaşlarına ve oyun anlayışına her geçen gün daha da adapte olan ve sağ kanat performansına şapka çıkarttıran Coulibaly…
Teknik adam tevazusunu ve istikrarını meslektaşlarına ve futbol kamuoyuna, dosta düşmana ezberleten Thomas Reis.
Kalpleri Samsunspor sevgisi ile dolu, her maçında yanında olan mutlu bir taraftar topluluğu ile yeni bir resitalde sahnedeydi Samsunspor…
On bir yılını bu kulübe futbolcu-alt yapı sorumlusu, genel kaptan ve genel sekreter olarak vermiş bir spor adamı olarak tüm bunlara ilaveten bir kişiyi asla atlamamalıyım;
“Yüksel Yıldırım…”
Geçmiş günlerde zaman, zaman söylemleri nedeniyle kamuoyunun itici ilan etmeye çalıştığı sayın başkan sayesinde yaşıyor Samsunspor bugünleri…
Helal olsun…
Emeklerine sağlık…
Başta başkan olmak üzere Samsunspor ailesini oluşturan bu silsileyi yürekten alkışlıyorum.
........




















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon