Şehirlere bombalar yağarken
Nelere alıştırıldık, nelere…Önce ensemize çöken teknolojiye, cinayetlere, katliamlara ve son olarak da savaş çığlıklarına…Bunca insan katledilirken niyetlerin üzeri her zamanki gibi örtülüyor ve bu niyetlerin üzerini örtmek için bir grup insan ortalarda dolaşıp saçma sapan açıklamalar yapıyor. Her açıklamadan sonra yeniden ve yeniden insanlar ölüyor. Bizler de Amerikan yapımı bir aksiyon filmini izler gibi televizyonlarımızın başında izliyoruz bu katliamları, elimizde bir patlamış mısırımız eksik. Bize uzak olduğunu düşündüğümüz için hiçbir endişe taşımıyoruz, zira ekrandan takip ettiğin sürece sorun yok kafasındayız. “Uzaktaysa ilgilenme, sana dokunmadığı sürece sesini çıkartma” mantığını ne güzel benimsettiler bize. Oysa asıl cephe bu, galiba ipleri ellerinde tutanlar daha şimdiden bu cephede kazandı. Zira insanlar iyice duyarsızlaştı ve bir gün önce yaşanan tüm faciaları ertesi gün sükunetle karşılayabiliyor, yeter ki günlük rutinleri bozulmasın. Ezilenlere öğrenilmiş çaresizlikle her şeyi kabul ettirirlerken kalanlara bolca cinayet, kan, bombalama izlettirerek “doğalı bu” fikrini yerleştirdiler zihnimize; doğalının bu olmadığını dünyanın defalarca görmesine rağmen. Akıllara İkinci Dünya Savaşı başladığında Paris halkının gece hayatına aynen devam etmesini getiriyor durumumuz.
Gelecek nesillerden ödünç aldıklarımızın üzerinde oturduğumuzu unuttuk. Savaşta ve kargaşada herkes bedel ödüyor; ama en çok gelecek nesiller ödeyecek. Bu savaşlar gerçekse de birilerinin gözlerinin boyanması için tasarlandıysa da sonuç değişmeyecek, gelecek nesiller bedelini çok ağır ödeyecekler. Ama anlaşılan o ki kimsenin umurunda değil, herkes seyirci koltuğunda mışıl mışıl. Bin yılların kültür birikimiyle kurulan........
© Gazete Gerçek
