menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çocuklarımız insanlıklarını kaybediyor!

5 0
yesterday

Çalışma ve yaşam şeklimiz tamamen yeni teknolojiye göre biçimlendiriliyor. Bunu yapamayanlar da geride bırakılıyor. Teknolojiyi aktif olarak kullanamayanlara ekmek yok neredeyse. Hatta birçok sektörde sadece teknolojiyi kullanabilenler için kapı aralanıyor. İnsanlar biraz da zorunlu olarak teknolojiye yönlendiriliyor, birçok zanaatın yok olmasının temel nedenlerinden biri bu. Teknoloji kullanımını gerektirmeyen işler pek revaçta değil. Yakında terzilik, kuaförlük, marangozluk, ayakkabıcılık, kuyumculuk alanında çalışacak yetişmiş insan bulmak neredeyse imkânsız hale gelecek. Yeni dünya düzenini işte bunun üzerine kuruyorlar: “Yeni yetişen nesilleri beceriksiz hale getir, akıllı şehirlere tık, onlara cüzi bir para ver, her şeye razı et.” Ellerimizi kullanmamak bize çok pahalıya patlayacak. Bunların duracağı yok. Özellikle son iki yıldır öyle bir hız verdiler ki, insanları sokaklarda kendi avatarlarıyla karşılaşsa şaşırmayacak hale getirdiler. Zaten tepkisizliğin ana nedeni de bu. Bizi öyle bir alıştırdılar ki kimse hiçbir şeye şaşırmıyor. Asıl şaşırtıcı olan, şaşırmamamız. “Çok yakın gelecekte ev hizmetleri robotları sokaklarda bizimle birlikte dolaşacak,” fikri hiçbirimize ürpertici gelmiyor, hatta gülümsüyoruz. Japonya, çocuklarını okula götürsün diye sürücüsüz minik robot arabalara emanet edebiliyor. Buralara gelirse umarım aynı yanılgıya bizim saygıdeğer annelerimiz düşmez.

Bunlar bir yana da kültürel birikimimizin ve bilgimizin bu zımbırtıların eline geçmesini hazmedemiyorum ben. Bu tam bir çılgınlık. İşi iyice azıttılar. Tek ve basit bir modelleri var: Neyi yozlaştırmak istiyorsan onu eline al ve insanları dört duvarın içine, sanal dünyaya, hatta bir gözlüğün içine tıkıştır. Gelmişimizi geçmişimizi de böyle yapınca “Yuh!” demekten başka bir şey gelmiyor insanın içinden. Yeni bir şey çıkmış, reklam olmasın diye ismini vermiyorum, biz ona “gözlükmüze” diyelim. Reklamları çılgınlar gibi paylaşılıyor, pek de büyük bir ilgi görüyor. Çocukları bir binaya götürüyorsun, gözüne sanal gerçeklik gözlüklerini takıyorsun, tarihi bir mekânın veya dönemin içine giren çocuklar yerlerde sürünüyor, anlamsız hareketlerle debeleniyorlar. Biz dışarıdan onların bu hastalıklı gibi hallerini izlerken onlar Büyük Piramit’i geziyor gibi hissediyorlar. Ortaçağ Avrupa’sında bir şehirde gezdiklerini sanıyorlar. Osmanlı’dan Cumhuriyet tarihine geziyormuş gibi duyumsuyorlar. Gözlüklerin içine sokulan görüntüler sayesinde mekanlar ve dönemler üç boyutlu olarak yeniden inşa ediliyormuş. Yerleri paspaslayan çocuklarımızın kendilerini buralarda hissettikleri dışarıdan bakılınca epey bir belli oluyor. Üstelik de dalga geçer gibi çocuklarımızın bu hallerini kendi reklam videolarına yerleştirmişler. Çocuklarımıza soruyorlar “Nasıldı?” diye. Onlar da büyük bir mutlulukla kendilerini oralarda dolaşan bir katılımcı gibi hissettiklerini söylüyorlar.

Onları oraya götürenlere kızmıyorum, sadece farkında olmadıkları bir şeyi naçizane sormak istiyorum: “Sizce oralarda debelenmeleri gerçek bir müzede gezmenin yerini tutar mı?” Tabi işin bir de çocukları iyice teknolojiye alıştırmanın, onları sanal ağın içine zorla sokuyor olmanın ağırlığı var. Çünkü gidişat oraya doğru evriliyor. Bu sanal müzelerin yakında ağa bağlanacağı ve bir gözlükle istenilen her yerde kullanılabileceği malum aliniz. Bu sözde tarihi görüntüleri kimler hazırlıyor ve içine bambaşka bir şeyler karışıyor mu? Daha kapsamlı sormak gerekirse, bunlar kim tarafından denetleniyor? Bunu çok merak ediyorum. Çünkü anlattığım müze Kültür Bakanlığımıza bağlı değil. Üstelik de yabancı ortaklı bir girişim.

Müze gezmenin yerini sanal gözlüklerin verdiği deneyim tutabilir mi? Üstelik de güzel şehrimizde olduğu gibi ülkenin her yerinde birbirinden güzel müzelerimiz var. Çocuklarımıza müze gezdirmek istiyorsak neden bir odanın içine tıkıp da gözüne bu saçma gözlükleri yerleştirelim? Bu teknolojinin onların zihnine ne yaptığını biliyor muyuz? Empati duygusunu yok ediyorsunuz, sosyal becerilerini yerle bir. Bunca sorunun olduğu bir dünyada sorunsuz bir evren gibi görünen sanal dünyayı asıl gerçeklik olarak tercih edebilirler. Çocuklara sanal dünyada bir şeyleri öğretmek için simüle etmek eğitim camiasında işin kestirme yolu gibi görünüyor olabilir. O gözlüklerle onlara öğrettiğimiz en önemli şey teknoloji bağımlığı. Bir grup aklı başında uzman “Çocuklar sanal ile gerçek arasındaki farkı ayırt etmekte zorlanabilir. Bu durum gerçeklik algısında bulanıklık ve dikkat dağınıklığına yol açabilir. Çocukların oyun ve öğrenme süreçlerinde gerçek dünyadan kopma riskini artırır.” diye sanal gözlükler için bizleri uyarıyor. Geleceğin insanlığına bunu yapmaya ne hakkımız var? Uzmanlar sadece psikolojik sorunlarla ilgili değil yavrularımızın yaşayacağı fiziksel dönüşümle de........

© Gazete Gerçek