BİRAZ SESSİZLİK LÜTFEN…
Öyle gürültülü bir hayatın içinde yaşıyoruz ki topluca çıldırmamamız şaşırtıcı. Apartmana giriyorsun, kural tanımaz insanlar tepenizde sanki dünyada bir onlar varmış gibi gümbür gümbür evinizi başınıza yıkabiliyor. “Çocuklar yapıyor, kusura bakmayın,” deyince akan sular duruyor. O çocuklar ki anne ve babaları tarafından çocuk parklarına götürülüp enerjileri atılmadığı için evi stadyum olarak kullanıyorlar, onlar da haklı; tam oyun çağı ne yapsınlar? Sokağa çıkıyorsun, trafik Allah versin; korna, birbirlerine avaz avaz bağırarak anlaşmaya çalışan insanlarımız, küfrün biri bin para.
Eğitim öğretim kurumlarındaki tantanayı hiç sormayın. İlköğretim, ortaöğretim ve hatta üniversitede bile durum aynı. Çocuklarımızın eğlence ve iletişim anlayışı da tıpkı bizimkisi gibi: Bağırmak, hatta böğürmek. İnsanın içi çiziliyor. Bu kadar gürültü patırtının içinde gerçekten işe yarar bir şeyler öğrenebiliyorlar mı? Peki öğretilmeye çalışılanları yeterince belleyebiliyorlar mı? Öğrendiklerini özümsemek için bir kenara çekilip öğretilenler üzerinde zaman zaman sessizce tefekkür etmeleri gerekmez mi? Yine aynı sessizlikte merak ettikleri bir konuyu araştırmak için okumaya ihtiyaçları yok mu? Hangi köşede yapacaklar bunu, böyle bir yer kaldı mı bu toplumda? Zaten çeldiricileri ve dikkat dağıtıcıları (televizyon, sosyal medya) bir iki jenerasyon öncesinden bir hayli fazla. Zihinlerinin içi mahşer yeri gibi. Dışarıdan bir curcuna enjekte edilmesine hiç ihtiyaçları yok.
........
© Gazete Gerçek
