menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İki felâketten birine razı olmak!

233 15
04.11.2024

ABD’de 5 Kasım’da küresel köyün ‘kelle kesen kör Hasan’ı seçilecek. Kötülüğün iki tonundan biri dünyanın başına musallat kesilecek; azgın sermayenin kendine biçtiği rolü oynayacak.

Seçmenlerin bir kısmı için Gazze’deki soykırımın destekçisi Demokrat Kamala Harris ile İsrail’in soykırımı kısa sürede tamamlayamamasına hayıflanan Cumhuriyetçi Donald Trump arasında kalmak çok acımasız bir durum.

Filistin için vicdanından kopamayanlar ya iki adaya da yüz çeviriyor ya Harris’in sivil kayıplar ve insani yardımlar konusunda Başkan Joe Biden’dan biraz daha ‘insani’ çıkışlarında teselli buluyor ya da Trump’ın savaşları sonlandırma vaadine kanıyor. Hakikaten gaddarca!

Trump, Müslüman seçmenlerin Demokratlara kızgınlığını sömürürken Michigan-Dearborn’da “Bu adam savaşlara son verecek adamdır” diyen imam Bilal el Zuhairi gibi isimleri yanında bulabiliyor.

Trump savaş çıkarmamakla övünüyor. Ama Orta Doğu’da bugünkü savaşın altyapısını yapıp sahneyi Biden’a bırakan kendisiydi. 7 Ekim Aksa Tufanı, Trump’ın Filistin davasının tabutuna çivi çakan pervasız kararlarının yarattığı koşullarda gelişti. Mesela Kudüs’ü İsrail’in bölünmez başkenti ilan etti. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ABD’deki ofisini kapattı. Filistin Yönetimi’ne 200 milyon dolar yardımı kesti. İşgal altındaki Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı saydı.

İsrail için Arap sokağındaki dikenleri temizleyen oydu. Abraham Anlaşmalarıyla Arap-İsrail normalleşmesi için buzları kırarken Yüzyılın Barışı safsatasıyla Filistin davasını ekonomik teşviklerle halledilebilecek bir meseleye indirgedi. Trump’ın planı kendini savunacak silahları olmayan, nefes alması İsrail’in onayına bağlanan, yarı sömürge, küçültülmüş ve ‘devlet’ demeye bin şahit bir Filistin devleti vaadiyle Batı Şeria’nın yüzde 87’sini Yahudi devletine katıyordu. Bu, Oslo Anlaşması’nın yarım bıraktığını tamamlama operasyonuydu.

Yok sayılma, tecrit, ambargo ve ablukaya karşı Gazze’yi hapishaneye çeviren duvarlara karşı yürüyüş düzenleyen Filistinlilerin sivil direnişini keskin nişancılar ve SİHA’larla karşılayan İsrail’in sonuna kadar arkasındaydı.

Öngörüsüz kararları birden fazla savaş çıkarmaya namzetti. İran ve Irak için savaş nedeni olacak şekilde General Kasım Süleymani ve Mehdi Mühendis’i öldürme emrini veren oydu. Suriye’nin Şayrat Hava Üssü’nü 59 Tomahawk seyir füzesiyle bombalatan oydu. Venezuela’nın tepesine binmeye de hazırdı. Savaş çıkmadıysa hasımların ölçülü tepkileri ya da Amerikan kurulu düzenindeki fren mekanizmaları sayesinde çıkmadı.

BM Güvenlik Konseyi’nin desteklediği İran’la nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilip gerilimi tırmandıran ve Tahran’ın uranyum programına geçirilmiş kelepçeyi atan oydu. Bir de sahada Amerikalıların da iletişim kurmak zorunda olduğu İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu (DMO) terör örgütleri listesine alarak kendi adamlarını çıkmaza soktu.

Bunların hiçbiri Orta Doğu’yu daha güvenli ve istikrarlı yapan adımlar değildi. İleride patlayacak çok sayıda mayın döşedi.

Evet, Trump Rusya ve Kuzey Kore ile konuşmaktan yanaydı. Ukrayna’daki gelişmeleri Biden’ın kişisel çıkar ve takıntılarına bağlıyordu. Bir yere kadar doğru. Fakat bu savaş, Amerikan yönetimlerinin NATO’nun Rusya sınırlarına genişleyeceği taahhütlerine ihanet etmesi, silahların sınırlandırılması anlaşmalarını çöpe atması gibi adımlarla olgunlaştırılmış, ‘Turuncu Devrim’ ve Meydan Darbesi gibi siyasi müdahalelerle kışkırtılmış ve nihayetinde neo-Nazi aparatlarıyla fitili ateşlenmiş bir savaştı. Yani sıralı Amerikan başkanlarının hepsi bunun sorumlusuydu. Kendi döneminde Ukrayna’ya silah satılmadı mı?

***

Öngörülemez liderin derdi sonsuz savaşları sonlandırmak değil para etmeyen savaşları sonlandırmak ya da kazandıran hale sokmaktı. En basitinden “Ne işimiz var burada” dediği Suriye’den çekilme kararını değiştiren şey masasına konulan petrol ve doğalgaz haritasıydı. “Petrol varsa kalabiliriz.” Hidrokarbon havzalarını çevirme kararının stratejik çerçevesinde de yine İran’ın kollarını kesme ve İsrail’i güvende tutma hedefleri vardı. Hemen öncesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Suriye senindir” diyerek Barış Pınarı Harekâtı’nın önünü açmıştı. Kongre’den tepki alınca bu sefer Erdoğan’a “Sert adam olma, aptal olma” diyen bir mektup yazdı. Türkiye ekonomisini batırmakla tehdit etti. Rahip Andrew Brunson olayından sonra gelen ikinci tehditti. Yine de Erdoğan’ı beğeniyordu!

Savaşlardan çekilen ama savaşlara yol veren bir lider!

Mezhepçi bir savaşla Yemen’in canına........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play