Dünyada bir geç vakitte: Kumkapı
Kumkapı hatırlamaktır. Bunun kış akşamlarının birinde, karanlık denize bakarak söylenmiş bir söz olduğunu düşünebilirsiniz. Belki de Kumkapılıların öne sürdükleri şey de bir yanılsamadır. Düşünüzde olsun bir Bizans dehlizine inmediğinizi hatırladım. Biteviye sıkıntısıyla, istasyonun kimliği belirsizliğiyle, yasaların tenha yerlerde anlamsızlaşmasıyla buraları sağduyudan yoksun bulduğunuzu biliyorum. Kumkapı’nın müfredat programlarında yeri yoktur. Ulusal kutlamalar için ideal mekân da sayılmaz. Usulca gelip gidenlerinin yarattığı yeni sınırlar, kendini saklar. O sınırlarda an yoktur. Geçmiş ya da gelecek vardır. Kumkapı gerçeklikten başka bir şeydir artık.
Meydanı, kalafat yeri duruyor mu; akıntılar sürüyor mu bakmak gerekir. İster istemez Garbis Setoğlu’nu hatırlıyorum. Sessiz sandalı, devşirilmiş evi tarihin içinde mi hâlâ, sık sık yoklar. Annesizliğinde bile sahip çıkmış Kumkapısı, onun yaslı başkaldırısıdır. Bu hakikati bilmek için Kumkapı’yı dinlemek gerekir. Sokağa karışmış onca sesten, Garbis’in, Garbislerin sesini ayırmaya çalışacağım.
Garbis için Kumkapı’yı hatırlamak, zamandan kopmuş çocukluğunu hatırlamakla aynı anlamı taşır. Bekleme salonsuz, resmi dairesiz, hava limansız, otoparksız… Henüz bozguna uğramamıştır. Donanmalar geçiyordur denizden: “1948 yılında Gedikpaşa’da doğdum, kundaktayken Kumkapı’ya geldim. Behram Çavuş Sokak ile Düzgün Sokak’ın kesiştiği yerde dedemin bir arsası vardı. Çocuk sahibi olacaklarını öğrenen mamam Nıverik ve babam Hayk, kira evinden kurtulmak gayesiyle, oraya bir ev yaptırmışlar. Halk arasında Balıkçılar Kilisesi denilen, Surp Harutyun Kilisesi’ne çok yakındık. Babam, Sirkeci’de Terzi Saffet’in yanında çalışır; annem de 50 kuruştan, yakasız iliksiz bir tür ceket olan salta dikerek, evin geçimine katkıda bulunurdu. Kayseri’nin Urumdigin Köyü’nden olan babam, 1915’te Halep’e kaçmış. İstanbul’a çok sonraları gelmiş. 20 Kur’a askerlik yapmış. 6-7 Eylül pogromunda üç çocuklu aile babasıymış.
Mamam da babam da neredeyse her türlü çileyi çekmiş insanlar. Yine de ben onları gülen yüzleri ile hatırlıyorum. Bizim sokak yaz kış balık kokardı. İnsanı, evi hatta kilisesi bile! Kumkapılı balıkçıların yüzyıllardır bir geleneği vardır. Seferden dönünce dua ederler. 1855’te bölgenin balıkçıları bir kiliseleri olması için dönemin patriği Hagopos’tan ricada bulunmuşlar. Patrikiğin gayretleriyle sultan Abdülmecit’ten kilise yapmak için izin almayı başarmışlar. Alınan izin üzerine Kumkapı balıkçıları aynı yıl kendi maddi gayretleriyle bir kilise inşa etmişler. Eli hep Kumkapı’nın üstünde olan Artin(Harutyun) Amira Bezciyan’a bir teşekkür olarak onun adının yaşatılması için kiliseye Surp Harutyun adını vermişler”.
Harutyun Amira Bezciyan’ın Kumkapı’ya katkıları saymakla bitmez ama balıkçı çocukları için yaptırdığı okulla bugün bile Kumkapı’nın Ermeni balıkçılarının, o okuldan mezun olan öğrencilerin kalbinde ayrı bir yeri vardır. “Harutyun Amira Bezciyan’ın kayıkçısı Zakarya, Kumkapı’da balıkçılık yapan diğer Ermeniler gibi Kumkapı dışı diye adlandırılan surların dışındaki bölümde yaşarmış.
Amira’ya çocuklarının yakınlarda gideceği okullarının olmadığından bahsedince kayıkçının anlattıklarından etkilenmiş. Amira Bezciyan, bir gün yanına bir heyet ve Kayıkçı Zakarya’yı da alarak Kumkapı dışına ziyarete gelmiş. İki ahşap binayı satın alarak, okula dönüştürülmesini sağlamış. Okulumuz 1832 (1247) tarihinde Sultan II. Mahmut’tan alınan fermanla açılmış.
Okulun girişine altın harflerle Amira’nın annesinin ve babasının adlarına ithafen Boğosyan ve Varvaryan Okulu yazılmış. Dönemin Patriği de Amira’ya teşekkür niteliğinde bir ayin gerçekleştirmiş. Kilisemize de sadece Ermeni balıkçılar gelmezdi. Gemlikli Hayri ve Fikri Reisler de kendilerini Kumkapı’nın Ermeni balıkçıları cemaatinden saydıkları için, doğal olarak onlarla uyum içindeydiler. Sefer öncesi, Küçük Deniz Sokağı’ndaki balıkçı evlerinden, kiliseye… Sefer sonrası, kiliseden Küçük Deniz Sokağı’na… Bu gelenek çok uzun yıllar devam etti”.
Kumkapı’da balıkçılar, denizden bol bereketli balık çıksın diye Tanrıya dua ederken, madenciler de kendi dinlerinde, topraktan altın çıksın diye dua ederler. “Kumkapı’nın altı Bizans dehlizi. Çocukluğum Bizans altını rivayetleri dinleyerek geçti. Madenciler gelir, kazar kazar… Taştan topraktan define çıkacağını düşünürlerdi. Şimdiye kadar bulanını duymadım. Definecilik ise devam ediyor.” Bir türlü uyuyamayan bu semtte, akşamın olduğu memuriyet hediyesi bir saatten anlaşılmaz. Kimse rüyasında belediye binası olsun, bir resmi daire görmez. Kumkapılı uykusunda soyluluk rivayetlerine suret arar. Sakın hafife almayın! Rüyasında olsun bir kez, Bizans altını ve balık akını görenle, görmeyen bir olmaz! Belki de, hepimiz -bir kez olsun- böylesi rüyalar görmüşüzdür… Uyanır uyanmaz üniforma ütülediğimiz için her şey dağılıp, unutulmuştur.
Kimbilir… Kumkapılılar ise, her şeyi, olduğu gibi, dupduru hatırlar: “Üç kardeşiz, Garbis, Varujan, Nahabed. Üçümüz de Boğosyan Varvaryan Okulu’nda okuduk. Küçük Deniz, Kumluk, Arapzade, Behram Çavuş, Düzgün sokakların çocukları beşinci sınıfa kadar genellikle Boğosyan Varvaryan Okulu’nda okur, sonrasında Bezciyan Ortaokulu’na kaydolurdu. Müdürümüz Digin Nıvart, Oryort Mari, Oryort Anahid, Digin Hayguhi, Baron Harutyun Çilingiryan o dönemlerin öğretmenlerinden.
Benim için ise, okul olmanın ötesinde anlamlar taşır. Annem Nıverik, küçük kardeşimin mezuniyet töreni için okula gelmişti. O yıllarda okulumuz tahta bina, oldukça eski… Yasalar bırakmıyor ki onaralım! Annemin başı döndü, merdivenlerden düştü. O esnada ayağına çivi batmış. Ne kendisi ne de etrafındakiler bu durumu önemsemediler. Annemi vakit kaybetmeden hastaneye gitmesi gerekirken, eve getirdiler. Kadıncağızın baş dönmesi başladı. Tam o sırada, kafasını demir sobaya çarptı. Nihayet, büyüklerim annemi hastaneye götürmeyi akıl ettiler. Apar topar Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi’ne götürdük. Anneciğim orada sağlığına kavuşur sandık, olmadı. Durumu her gün daha da kötüye gitti. Bir gün komaya girdi. Bir buçuk ay sonra da vefat etti. Hastaneden aldığımız ölüm raporu ibretlikti! Annemin başına gelen, kimsenin başına gelmesin diye resmi makamlara bu raporu götürdük. Okulun........
© Gazete Duvar
