menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Ortadoğu inşasının önündeki düğüm: Gazze Anlaşması

8 0
06.10.2025

Bu satırlar yazılırken müzakereciler tarafları Kahire’de bekliyordu. İsrail, Gazze Anlaşması üzerine Hamas ile dolaylı olarak görüşmeyi ABD’nin isteği üzerine kabul etmiş görünüyor. Bu tür görüşmelerden bugüne kadar pek bir şey çıkmamıştı ama bu sefer Trump’ın anlaşmanın gerçekleşmesini istemesi bazı dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor. Hamas ve Arap liderler, bu arada da arabulucular ABD’nin Gazze dosyasını kapatma isteğini görüyor ve bunun üzerinden İsrail’i manalı bir şekilde sınırlayacak bir pozisyonu korumaya çalışıyorlar. Ellerinde üç önemli kart var.

ANLAŞMA MEYDANA ÇIKARKEN GENEL KONJONKTÜR

İlk kart İsrail’in Gazze savaşını kazanamamış olduğu gerçeği. Eğer bu savaş İsrail tarafından ABD’nin desteğiyle kazanılmış olsaydı biz bugün Gazze Anlaşmasını değil, Trump’ın Gazze Riveria planını konuşuyor olurduk. Gazze direnişi Filistin direnişini uzun yıllardan sonra yeni bir heyecan dalgası ile ateşledi. Bugün Filistin devletini ve iki devletli çözüme desteğin yönetimler ve halklar nezdinde görülmedik ölçüde arttığını gözlemliyoruz. İsrail adına 2023’te başlatılan Gazze savaşının bazı taktik amaçları vardı, bu amaçlar arasında zikredilmeyen ama en çok önemsenen stratejik düzey hedef ise Filistin devleti potansiyelinin/ümidinin ortadan kaldırılmasıydı. Bugün İsrail radikalizmini hala en çok besleyen hedef budur. Ancak gerçeklik bize şunu söylüyor, Netanyahu yönetimi IDF’in askeri operasyonları üzerinden taktik amaçlarını gerçekleştiremediği gibi, bugün uluslararası politikada milyonların Filistin Devleti şarkısını söylemesini duymak zorunda. Netanyahu hükümetinin kendi rakiplerini içeride ve dışarıda sınırlamasına rağmen bu başarısızlıkları aşamıyor olması Trump yönetimini bir manevra yapmaya zorunlu kıldı.

İkinci kart, aslında, bu birinci kartın devamı: İsrail bugün son derece yalnızlaşmış bir aktör. Gazze savaşı İsrail adına doğru verilen bir savaş olmadı. Her ne kadar İsrail bu savaşı, terörle ve Hamas ile mücadele şeklinde resmetmeye çalışsa da gerek İsrailli yetkililerin açıklamaları gerek sahada savaşın sivilleri yerinden etme amacı ile sürdürülme biçimi İsrail’in amacının bir tür “lebensraum” inşa etmek, bunun için de işgal ve yayılmacılığı kullanmak olduğunu gösterdi. Bu net tablo hem bölgede hem de uluslararası toplumda küresel ve ahlaki bir direnişi başlattı. Bölgesel kolektif cevap olarak İsrail’i dengeleme adımlarının nüvelerini gördük. Bu nüvelerden daha çok filiz çıkacağı, belki bir gün şartlar olgunlaşırsa gerçek bir kollektif cevaba evrilebileceğini herkes düşünüyor. Cumartesi kamuoyunu bilgilendirirken Hakan Fidan da benzer şeyler söyledi. Yalnızlaşmayı sadece Ortadoğu ve Kuzey Afrika hattında düşünmemek gerek. İsrail’in varoluş alanlarından biri de Akdeniz. Uzun yıllardır Doğu Akdeniz’de kendisine yakın aktörlerin koordinasyonu üzerinden bir hat inşa etmeye çalışıyor. Bir zamanlar elinde enerji hayallerini tuttuğu için bu hattın çok kolay inşa edileceğini de düşünüyordu. Oysa şimdi İspanya, İtalya, Fransa, Fas, Tunus İsrail karşıtı gösterilerle yıkılıyor. Türkiye’nin İsrail’in dengelenip, sınırlanmasını ne kadar önemsediğini, Ankara’nın elinin Libya ve Mısır’da güçlendiğini söylememize gerek yok. Mısır, zor bir pozisyonda olsa da gerektiğinde Sisi yönetiminin İsrail’i tehdit olarak nitelendirdiğini de gördük. İsrail’in tek dostu gibi kalan GKRY resmi olarak arkasını AB’ye ve Avrupa ülkelerine dayamak zorunda. Ada’da varlık gösteren İngiltere ve Fransa daha yeni Filistin Devleti’ni tanıdılar. Dolayısıyla Netanyahu İsrail’i için durumun hiç iç açıcı olmadığı görülebiliyor. ABD başkanı bizzat, İsrail’in uluslararası toplumsal desteği kaybettiğini ve kendisine sunulan teklifi kabul etmesi gerektiğini söyledi.

ABD’NİN MESELESİ GAZZE........

© Gazete Damga