menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doha saldırısı sonrası Doha zirvesi: Bölgeyi ne bekliyor?

15 0
15.09.2025

Bu yazı kaleme alınırken, Ortadoğu liderleri ve temsilcileri Doha’da Katar’ın çağrısı ile bir araya geliyorlardı. İKÖ ve Arap Birliği’nin üyeleri çeşitli kademelerde temsil edilecek. İran cumhurbaşkanı ve Pakistan başbakanı bekleniyor, Türkiye’yi de Hakan Fidan temsil edecek. Katar’ın Doha saldırılarına cevabın bölgeden kollektif olarak gelmesi yönünde bir çağrısı olduğu biliniyor. Ayrıca, İsrail Katar’a gelinceye kadar farklı Arap uluslarının egemenliğine güç yoluyla tecavüzde bulunduğundan, tüm bölge ülkelerine karşı saldırgan ve tehditkâr duruşunu devam ettirdiğinden Katar’ın öncelikle Körfez sonra tüm bölge üzerinden arayışı bir tür dengeleme arayışı. Doha toplantısı öncesi Lübnan’da yayın yapan Al-Akbar gazetesi Mısır’ın çeşitli başkentleri arayarak bir Müslüman/Arap kolektif savunma örgütü kurulması önerisi yaptığı için zirve daha heyecanlı olarak takip ediliyor. Zirve, Mısır’ın teklifi ve takip eden-içerisinde çoğunlukla Suudi Arabistan’ın olduğu- dengeleme arayışları- örneğin Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözümün resmen desteklenmesine yönelik BM kararı- bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. Bir şeylerin değişmesinden kastımız aslında bir durum tespiti, yoksa İsrail’e karşı bölgesel dengelemenin gerçekten oluştuğunu, bir potansiyelden gerçekliğe dönüştüğü anlamına da gelmiyor. Yine de Doha toplantısı önemli, çünkü işte değişen gerçekliği neredeyse tüm bölgenin kabul ettiğini gösteriyor.

YENİ GERÇEKLİK

Bu gerçeklik şu; İsrail saldırganlığı şu an bölge ülkeleri için en büyük tehdit. İsrail Gazze üzerinden açtığı cepheyi ne kazanabiliyor ne de kaybediyor. Netanyahu bu tür bir savaşı sonu gelmeyen savaş olarak nitelendirmişti. Sonu gelmeyen savaşın yayılma riski olduğu biliniyordu, zaten savaş da bir noktada 12 gün savaşına yani İran-İsrail savaşına evrilmişti. O savaşın bölgesel bir savaşa doğru ilerleme olasılığı da bizzat ABD müdahalesi ile kısıtlanmıştı. Bunun dışında İsrail saldırganlığı üzerinden istikrarsızlık bugüne kadar zayıf ve üzerinde kontrol mücadelesi süren, vekalet savaşı mekanlarına sıçramıştı. Buralarda İsrail’in temel mazereti İran destekli milislerin varlığıydı. Katar saldırısı bu şablona uymuyor. Katar ve Hamas arasındaki bağı mazeret gösterenler zamanında bu bağın bizzat İsrail tarafından kabul edildiğini, Hamas’ın Gazze’de kontrol altında tutulmasının bir yolu olarak Katar parasının kullanıldığı günleri hatırlayanlar vardır aramızda. İsrail, bu bağın yani Hamas’ı Gazze’de Hamas siyasi kanadı üzerinden kontrol etme planının 7 Ekim saldırıları ile çuvalladığını düşünebilir ama Hamas’ın elindeki rehineler için pazarlık temelde Mısır ve Katar üzerinden yapılıyordu. İsrail’in kafasındaki Gazze işgali planı gerçekten düşünülmüş bir plan mı bilemeyeceğiz ama işgal sonrası Gazze’nin geleceğini kotarırken ABD Hamas’ın siyasi kanadı ve arabulucular ile temas kurulması gerektiğini biliyor olmalı. En azından Körfez’in parasını buralarda kullanmayı düşüneceğinden ve direnişin artık sadece Hamas ile sınırlı olmadığı bilindiğinden. Tablo, bu kadar netken İsrail’in Doha saldırısının verdiği tek bir mesaj var. Bundan böyle stratejimin tek bir aracı........

© Gazete Damga