menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yapay zekâ çağında emek: Zihni ve fiziki bileşenlere ayrılan emek tanımı ve insan-robot eşgüdümünde yeni üretim

13 2
10.11.2025

Bugün 10 Kasım… Türklerin son Mareşali ve Başbuğu, Cumhuriyet’in kurucusu, fikirleriyle önümüzü aydınlatan, Zübeyde Ana’nın yetim “Mıstafası” Atatürk’ün ölüm yıldönümü… Aziz Atatürk’ü rahmet ve minnetle analım, sadece anmakla kalmayalım ama fikirlerini de yaşatalım… Ne demişti, hatırlayalım:

“Beni görmek demek behemehal yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyor ve hissediyorsanız bu kafidir.”

Kabrin nur dolsun, ruhun şad ve mekânın Cennet olsun…

***

GİRİŞ

Bugün üretimin kalbinde sessiz ama çok köklü bir dönüşüm yaşanıyor. Sanayi Devrimi’nin başındaki şartlarda temel iktisadi kabullerden biri olan “emek tek tip ve homojendir” varsayımı çökmekle kalmadı; emeğin farklı bileşenleri bizzat görünür olmaya başladı. Bir önceki yazıda, iktisat okullarının emek tanımındaki tarihsel hata nedeniyle yapay zekâ ve robotik karşısında neden yetersiz kaldığını tartışmıştım. Bu hafta ise bu dönüşümün pozitif tarafına, yani insan emeğinin nasıl yeniden şekillendiğine odaklanmak istiyorum.

Bugün üretim hattında sadece makineler değil; bir başka “ortak üretici” daha var: Yapay zekâ. Ama sanılanın aksine yapay zekâ, insan emeğini bütünüyle ortadan kaldıran bir rakip değil; insan zekâsının farklı bileşenleriyle birlikte çalışan bir tamamlayıcı güç. Bunu anlatabilmek için önce emeği yerli yerine oturtmamız gerekiyor. Yani artık “emek” dediğimiz şeyin iki katmandan oluştuğunu kabul ederek:

Zihni Emek Fiziki Emek = Toplam Emek

Bu ayrım sadece teorik bir tespit değil; içinde yaşadığımız çağın üretim mantığını anlamanın anahtarıdır. Örneğin benim akademik üretimimde olduğu gibi… Benim beşeri sermayem ve zihni emeğim olmadan yapay zekâ anlam üretemez, yapay zekânın işlem kapasitesi olmadan da ben bu kadar büyük hacmi ve karmaşıklığı böylesine kısa sürede yazıya dökemezdim. Bu karşılıklı tamamlayıcılık, insan–makine ortak üretiminin en yalın örneği.

Şimdi bu yeni çerçeveyi adım adım açalım.

1.EMEK = ZİHNİ EMEK FİZİKİ EMEK

Klasik iktisat, Marxist okul ve Neo-klasikler arasındaki tüm tartışmalara rağmen, tüm ekollerde emek hâlâ tek bir homojen girdiydi. Oysa bugün biliyoruz ki bu varsayım hem analitik hem de pratik açıdan yanlıştır. Her üretim sürecinde kullanılan emek şu iki emek bileşeninin belirli bir oranını içerir: zihni emek ve fiziki emek

Zihni emek: Düşünme, analiz, tasarım, karar verme, problem çözme, yaratıcılık, soyutlama, yorumlama.

Fiziki emek: Güç, hareket, koordinasyon, dayanıklılık, mekanik uygulama.

Her meslekte bu iki emek türü farklı oranlarda kullanılır. Kaba taslak bir örnek vermek gerekirse aşağıdaki mesleklerdeki emek bileşimlerini sıralayabiliriz:

Akademisyen: zihni / %5 fiziki

Asker: 0 zihni / p fiziki

Cerrah: ` zihni / @ fiziki

Yazılımcı: zihni /  fiziki

İnşaat işçisi:  zihni / fiziki

Dolayısıyla “emek” dediğimiz şey yanlış tanımlanmıştı. Üretim sürecinde aslında iki farklı emek tipi vardır ve bunlar birbirine indirgenemez. Marx’ın “soyut emek” kavramı da Neo-klasiğin üretim fonksiyonundaki “emek değişkeni” de bu ayrımı gözden kaçırmıştır.

Pekiyi emek ve sermaye üretim sürecinde birbiri ile nasıl ilişkidedir? Kısaca tanımlamak gerekirse fiziki emek ve fiziki sermaye birbirini tamamlarken, zihni emek ve beşeri sermaye birbirini tamamlar. Aynı zamanda bu emek – sermaye ikilileri birbirini ikame edebilirler de… Büyük bir üretim fonksiyonuna kamu malı konumundaki alt yapı sermayesini, üretimin sınırını teşkil edecek şekilde doğal kaynakları da dahil etmek gerekir. Bu........

© Gazete Damga