menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doğrudan yabancı yatırımlar demokrasilere mi geliyor?

13 1
24.05.2025

GİRİŞ

İ.Ü. İktisat Fakültesi İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Ana Bilim Dalında çalışma arkadaşım Ar. Gör. Deniz OKTAY’ın en son yayınlanan makalesi çok ilgi çekici sonuçlar içermektedir. Deniz Oktay’ın “Global Journal of Emerging Market Economies” dergisinin son sayısında yayınlanan “The Political Economy of FDI: Does Regime Type Really Matter?” başlıklı makalesi, hem teorik derinliği hem de ampirik sağlamlığı açısından oldukça nitelikli bir çalışmadır. Bugün sizlerle bu makalenin bir özetini paylaşacağım. Sonra da içindeki teorik tartışmaları günümüz Türkiye’si için değerlendireceğim.

DENİZ OKTAY’IN “DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN EKONOMİ POTİĞİ: SİYASİ REJİM ÖNEMLİ Mİ?” ADLI MAKALESİ

Burada makalenin kısa bir özetini çıkaracağım. Makaledeki sırayla kısım kısım makaleyi inceleyeceğim. Daha sonra da buradan bize dair neler çıkarabiliriz, onu anlatacağım.

1. Giriş

Küresel düzeyde sermaye hareketliliğinin ivme kazandığı 1980 sonrası dönemde, doğrudan yabancı yatırımlar (FDI), gelişmekte olan ülkeler için sadece ekonomik kalkınmanın değil, aynı zamanda kurumsal dönüşümün de en önemli dışsal itki araçlarından biri haline gelmiştir. Bu bağlamda FDI’ın yöneldiği ülkelerdeki siyasi rejimlerin niteliği, yatırımcıların karar alma süreçlerini etkileyen kritik bir faktör olarak incelenmektedir. Demokrasi ile FDI arasındaki ilişki, uzun süredir hem kalkınma iktisadı hem de siyasal ekonomi literatürünün merkezinde yer alırken, bu ilişkinin doğrudan ve olumlu bir şekilde kurulup kurulamayacağı halen tartışmalıdır. Yatırımcı açısından siyasi hakların güvencesi ve hukukun üstünlüğü önemli olmakla birlikte, karar alma süreçlerinin öngörülebilirliği ve rejimin istikrar düzeyi daha belirleyici olabilir.

Deniz Oktay’ın “The Political Economy of FDI: Does Regime Type Really Matter?” başlıklı makalesi, bu tartışmayı yeniden çerçeveleyerek rejim türü ile FDI arasındaki geleneksel nedensellik varsayımına eleştirel bir yorum getiriyor. Yazar, demokrasinin kendi başına FDI’ı teşvik eden bir yapı sunmadığını; asıl belirleyici değişkenin, o rejimin uzun vadeli istikrar sağlayıp sağlamadığı olduğunu savunuyor. Bu bağlamda çalışma, yatırımcıların "rejim biçiminden ziyade rejim istikrarına" odaklandığını ileri sürerek, siyasi istikrarsızlık ve belirsizlik ortamlarının FDI üzerinde caydırıcı etkisi olduğunu ampirik olarak da gösteriyor. Bu bakış açısı, demokrasiyi soyut bir ideal olmaktan çıkarıp, kurumsal güven ve süreklilik temelinde yeniden değerlendirmeyi teklif ediyor.

2. Literatür Taraması ve Kuramsal Çerçeve

FDI ile rejim türü arasındaki ilişkinin açıklanmasında iki baskın yaklaşım öne çıkmaktadır. İlk grup çalışmalar, demokrasi düzeyinin FDI üzerinde pozitif etki yarattığını savunur. Bu bakış açısına göre, demokratik rejimler yatırımcılara mülkiyet haklarının korunacağı, keyfi müdahalelerin olmayacağı ve hukuki güvencelerin sağlanacağı bir ortam sunar. Seçmen hesap verebilirliği, veto aktörlerinin çoğulluğu ve kamusal denetim mekanizmaları sayesinde, ani ve öngörülemeyen politika değişimlerinin yaşanması zordur. Dolayısıyla yatırımcı, demokrasiye sahip bir ülkeyi daha düşük siyasal riskle ilişkilendirir. Ancak bu yaklaşım, demokrasinin kurumsallaşma düzeyine, uygulamada ne kadar öngörülebilir ve istikrarlı olduğuna çoğu zaman yeterince dikkat etmez.

Buna karşılık ikinci yaklaşım, özellikle otoriter rejimlerin karar alma süreçlerindeki merkezilik ve toplumsal talepleri bastırabilme kapasitelerinin, yatırımcılar açısından zaman zaman daha cazip bir ortam sunduğunu öne sürer. Bu bakış açısında, emek piyasalarının esnekliği, sendikal........

© Gazete Damga