Yöneticinin benlik atı
İster atanmış ister seçilmiş olsun genellikle iki türlü yönetici görüyoruz. Birincisi benlik atına binmiş, kendisini merkez görüp dünyanın kendisine göre şekillenmesini isteyen, hemen hemen bütün davranışlarının rehberliğini iç güdülerine bırakmış, insanları kendi hizmetinde sayan yönetici tipi.
Diğeri ise insanları ve insanlığı merkez alan, kendisini onların hizmetinde sayan, çevrenin isteklerini davranışlarına rehber edinen yönetici tipidir. Biz hangi gruptayız ya da hangisine yakınız acaba? Eskiler hayatın kısa olduğunu anlatmak için “ezan ile sala arasında geçen süre” diye tanımlardı.
Gerçekten de bu kısa sürede her insan kendi eğitim, yatkınlık ve yeteneklerine uygun bir iş yapar. Bazılarımız da yönetici olur. Günümüzde yöneticilik işini yapan ama bu işin gereklerini yerine getirmekten epeyce uzak olan yöneticilerimiz ne yazık ki az değil. Aslında yöneticilik, bilimsel açıdan bir meslek olmuştur. Hemen her meslek gibi bu işi de yapacakların temel bazı özellik ve yeterliliklerinin olması gereklidir. Ama yöneticilik kariyerinde eğitimin, yeterliliğin, yatkınlığın önüne kimi zaman başka türlü kaygılar geçebiliyor. Örneğin atama yoluyla bir göreve getirilen yöneticiler ya da seçimle iş başına gelen yöneticilerde çoğu zaman liyakat daha doğrusu o işi yapabilme beceri ve kapasitesi, öne çıkan bir özellik olamıyor.
Oysaki artık bütün dünyada yöneticiliğin bir meslek olduğu, her meslek gibi bu işi yapacakların da sahip olmaları gereken zorunlu özellikler artık bilinmektedir. Yöneticilik işinde bile yetersiz ve zorlanan kimi görevlilerin liderlik yapmaya kalkışmaları, kimi liderlerin davranışlarını taklit etmeleri daha da vahim sonuçlara neden olabilmektedir. Her şeyden önce görevli........
© Gazete Damga
