İdeolojinin bıraktığı enkaz: Hepimiz bir anomi kuyusundayız
Cemil Meriç’in sesi, sadece kulak zarlarımızı değil, vicdanlarımızı da tırmalıyor: "Hırsızlarla dolu bir panayırdayız. Bezirgânlar mallarını sürmek için sesleri çıktığı kadar bağırıyor. Tam bir yaygara... Oysa medeniyet üslûp demektir."
Bu üslupsuzluk, bu bitmeyen yaygara... İşte, modern çağın bizi ittiği o derin kuyu: Anomi. Bütün değerlerin tepetaklak olduğu, ahlaki pusulanın şaştığı, kimin doğru, kimin yalan söylediğinin ayırt edilemediği bir çürüyüş ve çöküş hali.
Peki, bizi bu şuursuzluğa ne mahkûm etti? O büyük vaatlerle gelip, hayatlarımızı bir propaganda alanına çeviren ideolojiler mi?
FİKRİN İHANETİ NİYETİN MASUMİYETİ SİLAHIN KANI
Düşünün ki, bu kavramın başlangıcı ne kadar da beyazdı. 18. yüzyılda Destutt de Tracy'nin niyeti, sadece "Düşünce Bilimi" kurmaktı. İnsan aklını laboratuvara sokup, onu tüm hastalıklardan arındırmak, toplumu rasyonel bir zemine oturtmaktı. Fakat yazgısı kara yazılmıştı.
Napolyon'un küçümsemesiyle başlayan bu yozlaşma, Karl Marx’ın ideolojiyi "Yanlış Bilinç" ilan etmesiyle zirveye ulaştı. Fikir, artık kalbe giden bir yol olmaktan çıktı, gözleri bağlayan bir zırh ve bir silah haline geldi.
20.yüzyıl, bu zırhın Faşizm, Nazizm gibi canavarların elinde nasıl kitle imha silahına dönüştüğüne acıyla şahit oldu. Bize öğrettikleri tek şey şuydu: İdeoloji, aklın kapısını kapattığı an, anomi başlar.
ZİHİNLERİN ÇÜRÜYÜŞÜ: DEĞERLER NASIL TEPETAKLAK OLDU?
Bu sistemler, sadece siyasi düzeni değil, en önemlisi vicdanımızı yıktı. Bizi adım adım o........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d