menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

32. Adana Altın Koza Film Festivali Belgesel Günlükleri – 4

9 0
27.09.2025

Adana Altın Koza Film Festivali, her yıl olduğu gibi belgesel seçkisine ayrı bir kıymet veriyor. Bu yıl birçok yapım arasından seçilen 10 belgesel finalist, festival boyunca Adana seyircileriyle salonlarda buluştu. 32. Adana Altın Koza Film Festivali’nin beşinci gününde bu finalistlerden son üçü de gösterildi: Çayan Demirel ve Ayşe Çetinbaş imzalı Kardeş Türküler: 30 Yılın Öyküsü, Atıl İnanç’ın yönettiği Hümanist Bir Deha, Gazi Yaşargil ve Murat Can Bilgincan’ın Karne‘si. Böylece finalist belgesellerin tamamı seyircilerle perdede buluşmuş oldu.

Kardeş Türküler: 30 Yılın Öyküsü (Yön. Çayan Demirel ve Ayşe Çetinbaş, 2025)

Kardeş Türküler: 30 Yılın Öyküsü yalnızca bir grubun hikâyesini değil, bu coğrafyanın çok dilli, çok kültürlü hafızasını sahneye ve perdeye taşıyan bir tanıklık belgeseli. Çayan Demirel ve Ayşe Çetinbaş’ın yönettiği belgesel, 1993’te Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü içinde filizlenen bir konser projesinden doğan Kardeş Türküler’in bugünlere uzanan yolculuğunu, zengin arşiv görüntüleri ve bugünün sahne enerjisiyle katmanlandırıyor. Belgeselin en güçlü yanı, arşivin cömertçe ve anlatılanlarla oldukça sağlam bir anlam kurarak kullanılması. Sahnelerin, prova notlarının, turne kayıtlarının, fotoğrafların ve ekran görüntülerinin bir araya gelişi, yalnız kronolojik bir yıllık sunmakla kalmıyor; ülkenin yakın tarihindeki kırılma anlarına (faili meçhuller, toplu acılar, toplumsal yarıklar) müziğin içinden bakan bir çerçeve kuruyor. Anlatı, Kardeş Türküler’in çok dilli repertuvarındaki akışa benzer biçimde nefes alıyor: bir sahnede Kürtçe bir ağıtın yankısı, hemen ardından Ermenice bir ezginin sıcaklığı, başka bir yerde Alevi-Bektaşi geleneğinden bir nefes… Dil ve tür değiştikçe duygunun sabit kaldığı bir hat çiziliyor.

Kurgu ise bu hattın taşıyıcısı konumunda. Yaklaşık 100 dakikalık sürede 30 yılı ezber bozan bir ritimle taşımayı başarıyor; seyirciyi ne bilgi yüklemesiyle yoruyor ne de nostaljiye teslim ediyor. Anların yanında “ara sesler” ve tanıklıklar da var: grupla yolu kesişmiş sanatçılar, ortak işlere destek vermiş isimler, çevrimiçi konser/işbirliği kayıtları… Bu tercihler, Kardeş Türküler’in bir “grup”tan ziyade yıllardır süren bir kültürel dayanışma projesi olduğuna işaret ediyor. Belgesel bir yandan da “bugün”le bağını diri tutuyor. Kardeş Türküler hâlâ sahnede; hâlâ üreten, hâlâ yeni kuşaklara temas eden, hâlâ farklı dilleri ve ezgileri aynı masada buluşturabilen bir topluluk. Bu nedenle belgesel, kapanmış bir hikâyeyi anlatmıyor; devam etmekte olan bir müzik ve düşünüş biçimine aynalık ediyor. İzlerken seyircinin yer yer şarkılara eşlik etmesi, yer yer duygulanması bu yüzden anlaşılır: burada nostaljinin serinliği değil, kolektif belleğin sıcaklığı kendini daha çok hissettiriyor.

Bir diğer önemli katman, ülke tarihiyle kurulan paralellik. Kardeş Türküler’in repertuvar tercihleri, konser anları ve sahne öncesi/sonrası kayıtlar, Türkiyeli toplumsal hayatın son otuz yılındaki med-cezirleri görünür kılıyor. Film, belli olayları tek tek teşhir etmektense müziğin etki alanıyla konuşuyor: bir halayın içinde çoğalan dayanışma hissi, bir ağıtın içinde toplanan yas, bazen bir neşenin içinde görünen direngenlik… Bu seçim, belgeseli didaktik olmaktan çıkarıp duygu ve düşüncenin birlikte çalıştığı bir........

© Film Hafızası