menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Weapons (2025): Küçük Bir Kasabada Korkunun ve Gerçeğin Katmanları

10 0
08.08.2025

2022 yılında Barbarian ile korku sinemasının kodlarıyla oynayan Zach Gregger’ın 8 Ağustos’ta vizyona giren yeni filmi Weapons (2025), türün sınırlarını daha da genişletmeye cesaret ederken isminin hakkını veren bir metaforlar cephaneliği ortaya koyuyor. Gregger, sadece gerilimin dozunu iyi ayarlayan bir yönetmen değil; aynı zamanda korkuyu, toplumun en karanlık köşelerinden çıkarıp izleyicinin gözlerinin önüne seren, bu sırada da türün klasik kalıplarına meydan okuyan bir hikâye anlatıcısı.

Film, afişinde ve fragmanında tüm detaylarını vererek izleyicisini hazırladığı çıkış noktasını başlangıcına da yerleştirerek başlar: Bir gece 02:17’de Bayan Gandy’nin öğrencileri uyanırlar, yataktan çıkarlar, alt kata inerler, kapıyı açarlar, karanlığa karışırlar ve bir daha asla geri dönmezler. Okul bir ay kadar kapalı tutulur ancak diğer sınıflardaki öğrencilerin derslerinden geri kalmamaları için soruşturma devam etse de açılması planlanmaktadır. Filmin farklı karakterlerin gözünden izleyiciye aktarılan parçalı anlatısı da burada devreye girer. Kasabayı sarsan bu olağanüstü olayın ardında yaşananı farklı karakterlerin perspektifinden izlemeye başlarız. Her bir karakterin hikâyesindeki detaylar ise olayın çözümlenmesine yardımcı olur.

Farklı karakterlerin gözünden aynı olay örgüsünün aktarılması, yanlış ellerde tekrara düşüp izleyiciyi yoran bir yapı kurabilirdi. Ancak Gregger, bu tekniği filmin avantajına çeviriyor; her karakterin hikâyesini onun psikolojisine uygun bir görsel ve işitsel dil ile örüyor. Julia Garner, Justine karakterinde kırılganlığı bir zayıflık olarak değil, hayatta kalmanın alternatif bir biçimi olarak yansıtıyor. Gözlerinin sürekli tetikte oluşu, dudaklarının kenarına yerleşmiş kararsız bir gülümseme, karakterin sürekli diken üstünde yaşadığını tek bir sahnede bile gösterebiliyor. Buna uygun olarak Justine ile başlayan ilk bölüm, soğuk tonların hâkim olduğu, dar kadrajlarla boğucu bir atmosfer yaratan görüntü yönetimiyle birleşiyor. Josh Brolin ise Archer’da, fiziksel duruşuyla ağırbaşlı bir güç hissi verse de en küçük jestlerinde bile bu gücün altındaki çaresizliği sızdırıyor. Archer’ın hikâyesi daha sert ışık geçişleri, daha keskin ve ani kamera hareketleriyle desteklenmiş; bu, karakterin içsel patlamalarını ve öfke nöbetlerini hissettiren bilinçli bir tercih olarak dikkat çekiyor.

Alden Ehrenreich’in canlandırdığı Paul karakteri ise filmin dramatik tarafını en çok besleyen, sakin görünümüyle gerilimi güçlendiren bir etki yaratıyor. Belki de seyircinin kendisini en yakın hissedeceği sahicilikte bir karakter. Benedict Wong’un Andrew karakteri ise okulun otorite figürü olarak hem çözüm arayışındaki çaresizliği hem de........

© Film Hafızası