menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kramer vs. Kramer (1979): Impostor Olgusu Kıskacında Joanna Kramer

16 0
27.08.2025

Feminizm, 1970’li yılların sonunda önemli bir dönüşüm geçirerek farklı teorik yaklaşımların ve eylem biçimlerinin şekillenmesine zemin hazırlar. İkinci dalga feminizmin etkisiyle kadın hakları mücadelesi, yalnızca hukuki ve siyasi eşitlikle sınırlı kalmayarak, toplumsal cinsiyetin kültürel, ekonomik ve psikolojik boyutlarını da ele alan daha geniş bir perspektife evrilir. Bu dönemde, cinsellik, iş yaşamı, anne, baba ve aileye dair kültürel tabular, feminist mücadeleye kendini adayanların gündeminde daha fazla yer alır. Aynı dönemde, feminizm, Avery Corman gibi yazarların 1977’de yayımlanan Kramer Kramera Karşı ve benzeri kitaplarıyla açıkça eleştirilmiş olsa da serbest bir uyarlama olan ve iki yıl sonra vizyona giren aynı isimli film, bu eleştiriyi yönetmeni ve senaristi Robert Benton’ın yaklaşımıyla farklı bir yöne evirir. Film, özellikle Joanna Kramer (Meryl Streep) karakteri üzerinden, toplumsal cinsiyet rolleri, annelik ve bireysel kimlik arayışı gibi temaları derinlemesine inceler. Joanna’nın yaşadığı duygusal çatışmalar ve kendini yetersiz hissetme hâli, onun impostor (sahtekârlık) olgusu ile mücadele ettiğine dair bir okuma yapmaya imkân tanır.

Impostor olgusu, bireylerin kendi başarılarını içselleştirememesi ve kendilerini “sahtekâr” gibi hissetmeleriyle karakterize edilen psikolojik bir durumdur. 1978 yılında araştırmalarına dayanan bir makale ile psikolog Pauline Rose Clance ve Suzanne Imes, Impostor olgusunu literatüre kazandırırlar. Başarılarını dış faktörlere, şansa veya başkalarının yardımına mal eden, kendi yetkinliklerini küçümseyen, hata yapmaktan korkan, başkalarının beklentilerini karşılayamama endişesini taşıyan, sahip oldukları rolü veya pozisyonu hak etmediğini düşünen, kendilerine karşı fazla eleştirel olan bireylerin Impostor olgusuna sahip olduğunu ortaya koyarlar. Impostor olgusunun pek çok sebebi bulunur. Bireyler çocukluktan itibaren birçok sosyal beklenti ile karşılaşır ve bu beklentileri karşılayabilmek için yoğun bir baskı altında hissedebilir, toplumun değer yargıları da bireylerin kendilerine olan güvenlerinde belirleyici bir zemin oluşturur. Bu durum, özellikle yüksek başarılı kadınlarda daha sık görülür, çünkü toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların başarılarını küçümsemelerine ve kendilerini yetersiz hissetmelerine ve bundan dolayı sahtekâr olduklarını düşünmelerine yol açar.[1]

Joanna Kramer’ın film boyunca sergilediği davranışlar ve duygusal çatışmalar, bu fenomenle önemli benzerlikler taşır. Filmin açılış sahnesinde, Joanna, oğlu Billy’yi (Justin Henry) öper ve eşi Ted’in (Dustin Hoffman) yeni bir terfi aldığını kutlamak üzere eve gelmesini bekler. Ted eve gelmiştir, biraz sonrasında ise, henüz “görünür” veya “meşru” bir sebep olmaksızın, Joanna, onu terk ettiğini söyler ve kapıyı açıp çıkar. Asansöre kadar kendisini takip eden eşi Ted’e, sorunun kendisiyle ilgili olduğunu ve Ted’in yanlış insanla evlendiğini söyler. “Berbat bir anne olduğunu” ve oğlunun kendisinin olmadığı bir dünyayı hak ettiğini söyler. Bu ifadeler, Joanna’nın derin bir değersizlik hissi ve kendini kanıtlama ihtiyacı yaşadığını gösterir. Joanna,........

© Film Hafızası