menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mavi, Devrim ve VHS Kasetler (2025) Hakkında Serdar Kökçeoğlu ile Söyleşi

6 0
11.11.2025

26. İzmir Kısa Film Festivali’nde Belgesel Jüri Özel Ödülü alan ve özgün tarzıyla dikkat çeken Mavi, Devrim ve VHS Kasetler hakkında filmin yönetmeni Serdar Kökçeoğlu ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Keyifli okumalar.

İlk olarak bu özgün ve anlamlı belgeseli bizlerle buluşturduğunuz için teşekkür ederim. İzmir Kısa Film Festivali’nden de ödülle döndünüz. Çokça tebrik ederim. Aslında Mavi, Devrim ve VHS Kasetler (2025) sizin ilk belgeseliniz değil. Fakat konu bakımından diğer belgesellerinizden farklı. Genelde müzisyenlerle çektiğiniz belgesellerden sonra nasıl oldu da böyle bir belgesel çekmeye karar verdiniz? Mekin Gönenç’te sizi etkileyen ve mutlaka bu hikâyeyi izleyiciyle buluşturmalıyım dedirten ne oldu?

Çok teşekkürler. Biraz müziğin hikâye anlatıcısı gibiyim ama aslında belgesellerimde müzisyenler dışında, arşiv ile beraber radikal politik ve sanatsal fikirler olmasını da önemsiyorum. Bütün bunlar 20. yüzyıla dair kayıtlar ve olaylar olsa bile, onları bu çağa anlatmayı, hatırlatmayı, ilham ve etki yaratmayı önemsiyorum. 2023 Ekim ile 2024 yazı arasında, sıklıkla İzmir’e ders vermeye gittim. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde belgesel, ses ve film yapımı üzerine dersler verdim ve bir noktada, öğrencilerimle beraber, okulun imkânlarıyla kısa bir belgesel yapmak istedim. Cuma günleri çok yorgun bir vaziyette uçağın kalkmasını beklerdim, bir keresinde belgeselci arkadaşım Berna Gençalp ile karşılaştık ve bana akrabası Mekin Gönenç’in hikâyesini anlattı. Her şey böyle başladı.

Teknik olarak da çekim açıları ya da röportaja katkı sunanlar açısından da bakacak olursak çok sade fakat manevi yönü yüksek, o sadeliğin içinde çokça detay anlatan bir yapısı var belgeselin. Bunu özellikle mi tercih ettiniz?

Çekimler toplam iki gün, kurgu ise sadece iki hafta sürdü. Zaman, malzeme hemen her şey azdı. Ama ortaya kısa ve yoğun bir filmin çıktığının farkındayım, Mekin Bey’in hem devrimci hem de sinefil yönüne eğilmek, üstelik bunu kısa film süresince yapmak kolay değildi. Fakat senarist Elif Dizdaroğlu ile filmin her bölümle değişen bir ritminin ve dilinin olmasına çalıştık. Mavi, iki mavi arasında veda eden bir adamın ve denize arkasını dönen hayat arkadaşının hikâyesi. Devrim, sol mücadele tarihinde bir hikâye ama bugünü de işin içine katıyor. Son bölüm olan VHS Kasetler ise film tutkusunun, dolaplara defterlere sığmayan bir tutkunun kaydı. Detaylar biraz aynı kasete sığan filmler gibi arka arkaya.

Belgeselde evdeki aksesuarlara, Güneş Hanım’ın takılarına, çeşitli biblolara gözümüz takılırken bir yandan da siyah beyaz pek çok fotoğraf akmaya başlıyor görüntüde. Bu geçiş özellikle dikkatimi çekti. VHS kasetler kadraja girdiğinde ise birkaç filme özellikle vurgu yapılmış sanki. Sürü (1979) , The Godfather (1972), Dracula (1931), Ay’a Seyahat (1902) dikkatimi çekenler arasında. Bu filmleri özel olarak mı seçtiniz yoksa çekim esnasında kendiliğinden mi gelişti?

Bir insanı çekerken, klasik bir konuşan kafa kullanmak yerine, öznenin dünyasındaki detaylara eğilmeyi seviyorum. Bunlar, VHS Kasetler bölümünde defterlere yapıştırılan film kolajlarını da andırsın istedik. Çok defter ve o defterlerde yüzlerce film vardı. Tabii ki hepsini gösterme şansımız yoktu ama defterlerin film zevki açısından zenginliğini göstermek istedik. Mekin Bey, bir türe veya sinema zevkine sığmayan muazzam bir sinefil.

Filmin açılışında Mekin Gönenç’in vefat hikâyesiyle başlayan bir anlatım var. Mekin Bey’in eşi Güneş Hanım’ın anlatımına deniz dalgaları eşlik ediyor. Film sondan başlayıp açılıyor, görüntüler de eş zamanlı olarak gün batımında başlayıp açılıyor. Bunun çok özel bir detay olduğunu düşünüyorum. Aslında başlangıçta Mekin Bey’in fotoğrafı yerine........

© Film Hafızası