menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kutsalın Ardındaki Karanlık Sırlar: The Wonder (2022)

16 0
28.08.2025

Emma Donoghue’nin Aynı adlı kitabından uyarlanmış olan, yönetmenliğini Sebastián Lelio’nun yaptığı The Wonder (2022); 1860’lı yıllarda İrlanda’nın bir köyünde yaşayan genç kızın, dört ay boyunca yemek yemeden mucizevi bir şekilde hayatta kalmasını ve bu durumu inceleyip, çözümlemek üzere görevlendirilen bir rahibe ile hemşirenin araştırma sürecini konu almaktadır. Filmde, genç kızın yemek yemeyi reddederek kendisini aç bırakması olayı yüzeysel olarak basit gibi görünse de filmin derinliği ve anlatımı bundan fazlasını barındırmaktadır. Genç kızın yemek yememesi aslında Tanrı için yerine getirilen bir oruç eylemidir ve film bu süreci “travma”, “beden” ve “din” kavramları üzerinden detaylı bir şekilde ele almaktadır. Yönetmen, travma ile din olgusunu karakter üzerinde şekillendirerek, bunun ruhsal ve fiziksel yönden etkilerini birey üzerinde göstermektedir. Aynı zamanda inanç ve gerçeklik ekseninde, genç kızın ailesine ve yerlilerin tepkilerine yer vererek, toplumsal etkileri de göstermektedir. The Wonder, ara ara izleyiciye seslenişiyle ve direkt göz kontağı kurması ile izleyiciyi sorgulatan bir tema ile ilerlemektedir.

Travma, insanda belirli ölçülerde olumsuz etkiler bırakır. Bu etkiler, bireyin yaşına ve kimliğine göre değişkenlik gösterebildiği gibi inancına bağlı olarak da ortaya çıkan farklılıklar olabilir. Nitekim bazı travmalar, bununla nasıl başa çıkacağını bilemeyen inançlı insanlar tarafından normalleştirilip içselleştirilerek, kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkilemekte ve ayrıca iyileşmeyi de zorlaştırmaktadır.

Lacan ve İnsan Gerçekliği

Lacan’a göre insan gerçekliği üç farklı düzlemden oluşmaktadır. Bunlar “imgesel”, “simgesel” ve “gerçek” düzlemlerdir. İmgesel: Lacan bu kavramı anlatmak için “Ayna Evresi” teorisini kullanmaktadır. Ayna Evresi, öznede 6-18 ay dönemleri arasında meydana gelmektedir. Özne bu dönemde gelişirken, başta annesi olmak üzere başka insanların tepkilerinde veya bir aynada, kendisinin bütün bir imgesini görmekte ve onunla özdeşleşmektedir. İmgeseli, ben’in dünyası olarak ifade eden Lacan, ben’in oluşumunun ise bir kendilik imgesi ile özdeşleşmenin ve yabancılaşmanın olduğu durumlarda oluştuğunu belirtmektedir. Özdeşleşmede özne ben’ini başka bir imge üzerinden kurarken, yabancılaşmada ise özne, bu imgeye tutunarak benliğine ait olmayan bir kimlik taşımaya başlar ve öz varlığından uzaklaşır. Kısacası imgesel düzeyde “ben” oluşurken, özne kendisinden uzaklaşmaktadır.

Simgesel: Lacan’a göre simgesel, öznenin içine doğduğu toplum, kültür ve de dilsel ağlar olarak ifade edilmektedir. Simgesel yapı, birbirine uyum içinde bağlı olan ve imgesel düzenin dışında olan bir sistem olarak açıklanmaktadır. [1] Lacan simgesel düzlemde, bilinçdışının işleyişini ve bunun dil ile bağlantısını da ele almaktadır. Bu bağlamda Lacan’ın öteki kavramları da önem arz etmektedir. Öteki kavramını küçük “öteki” ve büyük “Öteki” olarak iki ayrı şekilde açıklayan Lacan, ötekinin özneye işaret ederek imgesel düzleme ait olduğunu ifade ederken, “Bilinçdışı Öteki’nin söylemidir” sözü ile Öteki’nin ise dili oluşturarak, simgesel düzleme ait olduğunu ifade etmektedir.

Gerçek: Lacan bu kavramı imgesel ve simgesel düzenlerin dışında yani dilin de dışında kalan, insanın doğumu ve dünyaya gelişi ile zorunlu olarak dahil olduğu bir ortam olarak ifade etmektedir. Travma gibi dille ifade edilemeyen deneyimler gerçek kavramına örnek olarak verilebilmektedir. Çünkü travmanın kendisi tam olarak dille aktarılamaz. Gerçek, insanın doğumu ve dünyaya gelişi ile zorunlu olarak dahil olduğu bir ortam olarak ifade edilmektedir. Bu yüzden gerçek, Lacan’a göre imkânsız olandır. Filmde “yemek yememe” olayı, bunu mucize olarak gören dinci jüri üyeleri tarafından ve fiziksel işkence olarak gören bilim tutkunu insanlar tarafından araştırılmaktadır. Çoğunlukla hemşire Lib’in perspektifinden ilerleyen filmde Lib, bilimi temsil etmektedir. Anna’yı dikkatle izlemeye başlayan Lib, Anna’nın annesinin, kızını öptüğü esnalarda onu ağzıyla beslediğini fark eder ve durumun mucize olmadığının farkına varır. Lib daha sonra Anna ile derin bir bağ kurarak yaşadığı travmayı keşfeder. Anna, abisi tarafından cinsel istismara uğramış genç bir kızdır. Bu noktada Anna’nın istismarı Lacan perspektifinde gerçek ile ilişkilendirilebilir. Gerçek, dile alınamayan, temsil edilemeyendir ve filmde de Anna’nın travması kimse tarafından konuşulmamaktadır. Nitekim........

© Film Hafızası