menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ben Geldim Tanrım, Ben İnsan: Cinema Jazireh (2025)

11 0
02.10.2025

Türkiye prömiyerini Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde gerçekleştiren Cinema Jazireh (2025), Taliban zulmü altında yedi yaşındaki oğlu Ümit’i arayan genç bir annenin hikâyesine odaklanır. Daha iyi bir hayat umuduyla Afganistan’ın Kabil şehrini terk eden Leyla, evini ve tüm anılarını ailesini koruyabilmek için ardında bırakır. Harabenin ve şiddetin ortasında yeni toprağa verdiği kocası Navid’in yasını tutamaz çünkü içinde yaşadığı sistem ve eril bağlamda irdelenen dini inancı Leyla’ya duygularını yaşama şansı vermez. Bir gecede yerle bir olan mahallesinde Ümit’e yeniden kavuşabilmenin yollarını arar. Erkek hükümranlığı üzerine inşa edilen sistem, kendi çarkında ve bünyesinde bulunan tüm insanlara zulmetmeye devam eder. Büyük bir çoğunluğun erkeklerden oluşması acı ve eşitsizlik kavramlarını cinsiyetlerden bağımsız iki kutuplu olarak inşa etme sürecine evrilir. Orta Doğu’da; medeniyetin, adaletin unutulmaya yüz tuttuğu kaotik bir dünyada Leyla hem kadın, hem anne hem de sonradan atadığı erkek kimliğiyle ucu bucağı görülmeyen bir yolculuğa çıkar.

Cinema Jazireh, sinemanın iyileştirici gücüne odaklanan, umut vadeden bir anlatı etrafında şekillenmez. Bilakis acıdan, hayattan ve yaşananların derin acılarından esinlenir. Gerçek bir hikâyeden oluşan film oğlunu karış karış arayan bir annenin kocasının naaşından topladığı sakallarıyla erkek kılığına girmesiyle yeni bir performansa dönüşür. Dişi bedene sahip olan her kadına henüz bir çocukken sistem tarafından yüklenen anaçlık yükümlülüğü Leyla için üzerinden çıkartmak zorunda kaldığı ateşten bir gömleğe dönüşür. Keza film boyunca kadın dayanışması ya da feminist okumalara evrilen herhangi bir açılım ilk etapta ana akım seyirciler açısından mevcut değildir. Çünkü adaletin sağlanmadığı gibi kadınların görünürlüğü ve kolektif bir hak arayışı filmde kendisini var etmez. Bu bağlamda filmin eylemselliği yalnızca Leyla üzerinden kurulur ki bu durum başlı başına bireysel direnişi kapsamaktadır. Öte yandan filmin en önemli tartışması bana kalırsa “kadınlığın reddi” öncülüyle ele alınmalıdır. Ancak Cinema Jazireh’in bir bellek ve gerçek yaşam öyküsünden esinlendiğinin altını tekrar çizmenin önemi göz ardı edilmemelidir.

İlk dönem Hristiyanlık inancında; iyi bir eş ve çocuk doğurma görevleri altında konuşlanan kadınlar, sonraki dönemlerde erkek hükümdarlığına baş kaldırabilmek adına manastırlara yönelmiştir. Kendilerini Tanrıya adayan bu kadınlar güruhu, doğurganlıklarını elemine ederek erkeksiz bir hayatın temelini atar. İnziva ve nefs terbiyesi, beslenme döngülerinin yeniden şekillendirilmesine neden olur. “Penetrasyonun reddi” olarak Françoise Héritier tarafından öne sürülen kavram, biyolojik sürecin kadın bedeni üzerindeki tepkimelerini ele alır. Yetersiz beslenme sonucu regl düzensizliği yaşayan çoğu kadın artık erkek egemen dünyada ve yobazlaşmış dini inanç kolektifinde kendi rızalarıyla yine kendi bedenleri hakkında söz sahibi olmaya başlar. Eril baskının kadın bedeni üzerindeki yansıması, Cinema Jazireh’de de benzer şekilde........

© Film Hafızası