menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sınırları Aşan Liderlik’’le Gelen ’Türk İmparatorluğu’

14 16
19.07.2025

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin "Milletin Gücüyle Sınırları Aşan Liderlik" sloganıyla 11-13 Temmuz tarihlerinde Ankara-Kızılcahamam'da gerçekleştirdiği ‘’İstişare ve Değerlendirme’’ kampının ilk gününde, halihazırda devam eden ‘’Çözüm Süreci’’yle bağlantılı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmada kullandığı ‘’Türk-Kürt-Arap’’ formülü o günden beri yaygın olarak tartışılıyor.

Söz konusu konuşmada birden fazla tekrarlanan bu formül ile tam olarak ne kastedildiği belli olmamakla beraber, partinin hararetli bir taraftarının bu konuda endişe belirtenlere yönelik ‘’Türk İmparatorluğundan neden korkuyorsunuz?’’ mealindeki çıkışı Cumhurbaşkanının kastının ne olduğu hakkınbda belki bir ipucu sağlayabilir.

Şöyle ki: ‘’Türk İmparatorluğu’’ ifadesinin AKP camiasının bugüne kadar zaman zaman dillendirdiği ‘’neo-Osmanlıcı’’ hayalleri çağrıştırdığı açıktır. Bu eğer söz konusu kişinin kendi ‘’hayal alemi’’nin bir dışa vurumundan ibaret değil de Erdoğan’ın kastettiği şeyin doğru bir tercümesi ise, o zaman barış sürecinin bu hayali hayata geçirmek için kullanılmak istendiği akla gelmektedir. Bu durumda ‘’Türk-Kürt-Arap’’ formülü de, bir yanıyla, Türkiye’nin bu stratejik hedefine sempatik olacakları umulan bölgedeki Kürtler ve Arapların bu hedefi gerçekleştirmek için kullanılmak istendiğinin sembolik bir ifadesini oluşturmaktadır. Görünen o ki, bu unsurların hamiliğini üstlenmek suretiyle, Türkiye ABD’nin de desteğini alarak bölgedeki nüfuz alanını genişletme hesabı yapmaktadır. Böylece Türkiye’nin yakın çevresinde kontrolünü artırma ve nüfuz alanını genişletme arayışı, bir yandan hem ülke içindeki hem de bölgedeki Kürt varlığını, öbür yandan kışkırtıcılarından biri olduğu Suriye krizinin yol açtığı gelişmeler sonrasında artık ülke nüfusunun önemli bileşenlerinden biri haline gelmiş olan Arap faktörünü kullanmayı öngören yeni bir safhaya girmiş bulunuyor.

Fakat zannımca bu hesabın tutması kolay değildir. Bir kere, modern tarihte ilk defa bölgede gözle görünür bir aktör olma fırsatı yakalamış olan, hatta bağımsız bir ulusal siyasî kimlik oluşturma yolundaki Kürtlerin - Türkiye ile ‘’iyi ilişkiler’’ içinde olan Kuzey Irak Kürtleri dahil- Türkiye’nin adeta bir ‘’yanaşma’’sı olmayı kabullenecekleri şüphelidir. İkincisi, Osmanlı tebaası olarak geçirdikleri asırlara hayıflanan ve geçen yüzyılın başlarında Osmanlı devleti ile yaşadıkları nahoş tecrübenin hatırası halâ........

© Fikir Coğrafyası