CHP operasyonları ve sürecin gidişatı
Görev ve yetki alanı içinde olmadığı halde İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesine aldırılan kararla CHP İstanbul İl Başkanlığına kayyım atanması ve Kayyım Gürsel Tekin’in binlerce polis ve halka karşı saldırılar eşliğinde il binasına sokulması sürecinde yaşananlar iktidarın kendi bekasını korumak için demokrasi dışı her türlü yol ve yöntemi kullanmaktan vazgeçmeyeceğini bir kez daha gösterdi. CHP’ye yönelik operasyonlar konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar ortağı Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar ise; sadece bu operasyonların arkasında kimlerin olduğunu göstermekle kalmıyor, aynı zamanda bu operasyonların hangi politik hedeflere bağlandığını da ortaya koyuyor. Erdoğan ve Bahçeli son günlerce sıkça “terörsüz Türkiye” adını verdikleri süreci bozmak isteyen “şer/ihanet cephesi”nden söz ediyor ve bu sürecin bozulmasına izin vermeyeceklerini söylüyorlar. İktidar bloku bir yandan iç siyaseti dizayn etmek için demokrasi dışı her türlü yol ve yöntemi kullanıyor ama öte yandan da bir demokrasi sorunu olan Kürt sorununda başlatılmış olan sürecin de bozulmasına izin vermeyeceğini söylüyor. Bu noktada iktidarın bu süreçten ne murat ettiği ve buna karşı nasıl bir politik tutum alınması gerektiği sorusu önem kazanıyor.
CHP ve DEM Parti’den başlayarak muhalefet cephesinden yapılan açıklamalara bakıldığında bu açıklamaların büyük oranda iktidarın yargıyı kendi siyasi amaçları için araçsallaştırmasının ve polis şiddetinin sürece zarar verdiği noktasında birleştiği görülüyor. Oysa iktidar bu operasyonlar sürerken ve “Şer/ihanet cephesini dağıtma” adına bu operasyonların arkasında açıkça dururken aynı zamanda sürecin bozulmasına izin verilmeyeceğini de söylüyor. Çünkü iktidar bu operasyonları, süreci kendi istediği “çözüm”e ulaştırmak için zorunlu görüyor. Başka bir değişle iktidar bloku, Kürt sorununda başlatılan ve PKK Lideri Öcalan ile sürdürülen görüşme/müzakere sürecini aynı zamanda iç cephenin kendi politik hedefleri doğrultusunda dizayn edileceği bir mücadele süreci olarak ele alıyor.
2013-15 yılları arasındaki “çözüm süreci”nde Kürt ulusal demokratik hareketi ile ülkedeki demokrasi güçleri, müzakere sürecini ülkede Erdoğan’ın başkanlık rejimi hedefi ve bölgede Rojava’da Kürtlerin kazanımlarının IŞİD üzerinden ortadan kaldırılması başta yayılmacı emellere karşı bir mücadele süreci olarak ele almış ve bu süreçten istediğini alamayan Erdoğan, masayı devirmişti.
Şimdi Erdoğan, “Biz bu sefer çok ama çok idmanlıyız” diyor, ortağı Bahçeli........
© Evrensel
