Faiz kararının ekonomi politiği: İktidar blokunda çelişkiler keskinleşiyor
19 Mart operasyonunun siyasi ve ekonomik etkileri, birbirini şekillendirerek sürüyor. Bu haftaki yazıda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) 17 Nisan tarihli Para Poitikası Kurulu toplantısından çıkan faiz artışı kararını ve bunun olası ekonomik ve siyasi etkilerini ele alacağım.
TCMB toplantısından çıkan sonuç faiz artışı oldu. Kurul, manşet faizi yüzde 42.5’ten yüzde 46’ya çıkardı. Esasında 19 Mart operasyonunun etkisiyle TL’nin hızla değersizleşmesi riski artmış ve bunu önlemek için öncelikle TCMB rezervleri kullanılmıştı. Ancak baskının sürdüğü ortaya çıkınca 27 Mart 2025 tarihindeki olağanüstü kurul toplantısında, manşet faiz olmasa bile, fiili faiz artırılmıştı. Ancak bu adımlar her ne kadar TCMB’nin rezerv kayıplarını sınırlasa da, sonuçta ortaya çıkan tablo yeni bir kur şoku yaşanması durumunda TCMB’nin müdahale kapasitesini daraltması olmuştur.
Hatırlayacak olursak, bu faiz artışı hesapta yoktu. Hatta tam aksine, TCMB faiz indirimi döngüsüne başlamıştı ve faiz artışı ile ortaya çıkan ekonomik zorlukların 2024 ile sınırlı kalacağı (ki AKP’nin 2024 yerel seçimlerindeki büyük hezimetinin gerisinde esas olarak bu dinamik etkili oldu) bekleniyordu. Özellikle uluslararası finansman olanaklarına ve döviz kredisine erişimi olmayan, daha ziyade emek yoğun sektörlerde ve küçük ölçekli üretim yapan sektörlere ‘Dişinizi sıkın’ mesajı verilmişti. Zira 2025, faiz artışlarının sonlandığı, zirve görüldükten sonra faiz indirimlerine başlanacağı bir yıl olacaktı. Ancak 19 Mart operasyonu ve sonrasında gelen toplumsal tepki, bu planı bozdu.
Geçtiğimiz yıl ağustos ayında yazdığım ‘Şimşek’in koltuğunu kim sallıyor?’ başlıklı değerlendirmede, krediye erişim imkanı sınırlanan KOBİ’lerden, TL’nin reel olarak değerlenmesinden şikayetçi ihracatçılardan, faizlerin yüksekliğinden yakınan inşaatçılardan, ekonominin yavaşlamasından mustarip esnaflardan ve nihayetinde tekstil gibi emek yoğun sektörlerden gelen........
© Evrensel
