Arjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, geçtiğimiz günlerde Arjantin pesosunu desteklemek için 91 yıllık Döviz İstikrar Fonu’nu (Exchange Stabilization Fund, ESF) devreye sokabileceğini açıkladı. Daha önce Meksika (1994), Brezilya (1998) ve Uruguay (2002) krizlerinde kullanılan bu fon, piyasaları kısa vadede rahatlattı: Peso değer kazandı, Arjantin varlıkları toparlandı. ABD’nin desteği, Başkan Javier Milei için yaklaşan ara seçimler öncesinde önemli bir siyasal avantaj sağladı.
Ancak bu kurtarma paketinin ne karşılığında verildiği henüz net değil. Jeopolitik açıdan baktığımızda, Donald Trump’ın yeniden başkan olmasıyla birlikte Washington, Latin Amerika’da sağ popülist liderlerle ittifaklarını güçlendiriyor. Milei’nin Trump’la yakınlığı da biliniyor; Milei ocak ayında Trump’ın yemin törenine katılmıştı. ABD’nin Arjantin’e desteği, Çin’in bölgede artan etkisine karşı stratejik bir hamle olarak görülebilir. Böylece Arjantin, kısa vadeli istikrar için Washington’un desteğine yönelirken, uzun vadede yeni bağımlılık ilişkilerine daha da sıkı bağlanıyor.
Geçen haftaki gelişmeleri değerlendirmek için bir adım geri atıp buraya nasıl geldik sorusunu yanıtlamak ve bunu 2001 ve 2018 krizlerinden sonra Arjantin’in izlediği farklı yolları ve bu yolların oluşmasında etkili olan sınıf ittifaklarını hatırlamak yararlı olabilir.*
Arjantin’de 2001’de yaşanan büyük kriz sonrası oluşan ‘yeni kalkınmacı’ sınıf ittifakı, sanayi sermayesi ve tarım ihracatçılarını sendikalar ve toplumsal hareketlerle bir araya getirmişti. Peronist ittifak sayesinde devlet yeniden dağıtımcı politikalar izledi, büyüme oranları yükseldi, reel ücretler arttı. 2003-2011 arasında ülke yılda ortalama yüzde 8 büyüdü; kamu harcamaları ve sosyal transferler, toplumsal desteği pekiştirdi.
Fakat yapısal sorunlar ortadan kalkmadı: İthalata bağımlı üretim, dolarizasyon eğilimi ve sermaye kaçışları ekonomiyi kırılgan bıraktı. 2015’te Mauricio Macri, finans sermayesini öne çıkaran neoliberal bir blokun temsilcisi olarak iktidara geldi. Sermaye kontrollerini kaldırdı, dış borçlanmayı artırdı, yüksek faiz politikalarıyla kısa........
© Evrensel
