Anadolu’yla yüzleşmek
İstanbul’da doğup büyüme şansını elde etmiş biri olarak Anadolu’yu, Anadolu insanını geç tanıdığımı söylemem yanlış olmaz. Gençlik dönemlerimde; Kemal Bilbaşar’dan “Cemo” ve “Memo”yu, Ömer Polat’tan “Mahmudo ile Hazel” i ve “Dilan”ı, Yaşar Kemal’in öykü ve romanlarını, Fikret Otyam’ın röportajlarını ve kitaplarını severek okumuş, haksız ve adaletsiz bir yapının kıskacındaki Anadolu insanına saygı ile karışık bir hayranlık duymuştum. Anadolu insanı ile gerçek buluşmam ise 1963 yılına rastlar, yedek subay öğretmen olarak görevlendirildiğim Sivas’ın Kangal ilçesinde. Görev yerim yoksul bir Türkmen köyüydü. Köye ayak bastığımda büyük bir şok yaşadığımı anımsıyorum. Şaşkınlık ve umarsızlıkla geçen ilk günlerin ardından güzellikleri de keşfetmeye başladım. Okuma yazma bilmiyordu köylüler ama öğrenmeye can atıyorlardı. Sınıf diye kullandığımız tek göz kerpiç binada, kızlı erkekli öğrencilerimin yetenekleri, zekaları beni hep şaşırtmıştır. İki yıl yaşadığım o köy benim hep ikinci evim oldu. Ne o kocaman gözlerinden sevgi saçan çocukları unutabildim, ne de oradaki dost insanları. Sonraları Anadolu’yu her fırsatta görmeye, gezmeye çalıştım.
Beni yıllar öncesine, eski anılara taşıyan, Fikret Otyam’ın “Karasevdam Anadolum” kitabı oldu. Çok yönlü bir sanatçı Otyam. Gazeteci, Ressam, Yazar... Fırçası kadar kalemini de ustalıkla kullanıyordu. Yayıncı dostum Abdullah , Fikret Otyam’ın bütün kitaplarını yayımlayarak okurlara büyük bir hizmet vermişti. “Karasevdam Anadolum” bu dizinin ilk kitabıydı. “Beritan Aşiretinin Dilekçesi”, “Topraksızlar, “Bir karış Toprak İçin” ve “Budur ol Hikâye ol Karasevda” başlıklı dört bölümde toplanan yazılar Otyam’ın ’60’lı ve 70’li yıllardaki yazı ve röportajlarını içermekteydi. Gazetecilik yaptığı dönemlerde, Anadolu insanının çilesini, sorunlarını gün........
© Evrensel
