Suriye’ye biçilemeyen kaftan
Suriye Demokratik Güçleri ile Suriye hükümeti arasında imzalanan 8 maddelik 10 Mart mutabakatı, tarafların birbirinden farklı sonuçlar çıkarmasına zemin hazırlayan, daha doğrusu kervanı yolda düzenleyecek bir içeriğe sahipti. Mazlum Abdi zaten, bu netlikten uzak anlaşmanın diyalog- müzakere kapısını açabilecek bir anlaşma olduğunu söylüyordu. Anlaşmanın birinci maddesinde ‘Suriyelilerin siyasi süreçte temsil edilme ve devlet kurumlarına katılım hakkı, dini ve etnik kökenlerinden bağımsız olarak liyakat esasına göre güvence altına alınacaktır’ yazılıydı. İkinci maddesi ise vatandaşlık hakları vadediyor. Üçüncü madde ise ‘Kuzeydoğu Suriye’deki yani Rojava’daki tüm sivil ve askeri kurumlar, Suriye devleti yönetimi çerçevesinde entegre edilecek… Petrol ile gaz sahaları devlet kontrolüne alınacaktır’ diye devam ediyordu.
Ankara Şam arasında mekik dokuyan Türk istihbaratı ve iktidar yetkilileri de bu üç maddede mutabıktı. Ne var ki kısa bir süre sonra Bedeviler diye anılan irili ufaklı silahlı milislerle İsrail desteğindeki Dürzi kapışmasının, rejimin paramiliter güçlerinin Batı Suriye’deki tedhiş hareketi karşısında Alevilerin silahlanmasının her şeyin merkezi hükümete bağlandığı Suriye restorasyonuna mutabık kalmayanların sadece SDG olmadığını gösterdi.
Mutabakatın birinci maddesindeki liyakat şartı, bölgedeki güçler arasındaki silahlı mücadeleyle inşa oluyor. Mutabakatın üstenden bir yıl geçmeden Suriye’nin bütünü günden güne artan gerilimin içinde bocalıyor.
Tom Barrack Suriye’ye Osmanlı eyalet sistemi modelini telaffuz ettiğinde Cumhur İttifakı mensupları buradan kendilerine bir hamilik çıkacağını düşünerek sevinmişlerdi. Ancak Barrack’ın fikri ABD’nin kaygan ve günün şartlarına göre yeni bir biçim alan ‘inşa’........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein