‘Bir Alevi, bir Kürt yardımcı’: Devletin aklıyla eşitlik olmaz
Devlet Bahçeli geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, Cumhurbaşkanı yardımcılarından birinin Alevi, diğerinin ise Kürt olmasını önerdi. Türkiye siyasetinde uzun süredir görmeye alışık olduğumuz bir tabloyla karşı karşıyayız yine: Hakiki eşitlik ve demokratik katılım taleplerinin, yukarıdan yapılan temsil jestleriyle perdelenmesi. Bahçeli'nin sözleri, ilk bakışta kapsayıcı, çoğulcu ya da demokratik bir açılım gibi görünebilir. Ancak bu tür önerilerin ardında yatan siyasal akıl dikkatle incelendiğinde, bu söylemin halkların kolektif mücadelesini etkisizleştirme, taleplerini bireysel temsiller üzerinden soğurma ve rejimin krizini kimliksel vitrin değişimiyle aşma çabası olduğu açıkça görülür.
Türkiye’de “makbul vatandaş” üretme pratiği yeni değildir. Cumhuriyetin başından itibaren farklı kimlikler ya inkar edilmiş, ya dönüştürülmek istenmiş, ya da bastırılmıştır. Bu tarihsel süreklilik içinde Aleviler “devlete sadık”, “suskun” ve “Diyanet çizgisine yakın” bir inanç topluluğu olarak tahayyül edilmiştir. Kürtler ise ya “yok” sayılmış, ya da ancak folklorik ögeleriyle kabul edilmiştir. Her iki halk da kendi talepleriyle, kendi tarihleriyle ve kendi mücadele biçimleriyle sisteme dahil olmak istemiş; ancak sistem, onları yalnızca kontrol edebildiği ölçüde tanımıştır.
Bugün Bahçeli’nin yaptığı öneri, bir eşitlik hamlesi değil; bir tür “kimlik mühendisliği” güncellemesidir. Rejimin içerdiği siyasal ve meşruiyet krizinin derinleştiği bir dönemde, halkların kolektif mücadelelerini “temsili figürler” eliyle kontrol altına alma,........
© Evrensel
