Uçuşu hatırla sen
Hatırlanacaktır. Galatasaray Türkiye Kupası’nda Konyaspor’la bu sezon bir kez daha, gruplarda karşılaşmıştı. 27 Şubat’ta Galatasaray’ın sahasında oynanan maç 0-0 sonuçlanmış, bu karşılaşma sonrasında Konyaspor grubu birinci, Galatasaray da ikinci tamamlayarak çeyrek finale yükselmişlerdi.
Yine hatırlayalım, Galatasaray Konyaspor’la sıkışık bir fikstürde karşılaşmış, bu nedenle de Okan Buruk Konyaspor karşısına yedek ağırlıklı bir kadroyu sürmüştü: Günay Güvenç - Elias Jelert, Metehan Baltacı, Carlos Cuesta, Berkan Kutlu - Kaan Ayhan, Kerem Demirbay - Yusuf Demir, Yunus Akgün, Ahmed Kutucu - Dries Mertens.
Okan Buruk her ne kadar oyunun son bölümünde sahaya Victor Osimhen, Barış Alper Yılmaz, Mario Lemina, Przemyslaw Frankowski ve Eren Elmalı’yı atmış olsa da, bu hamleler galibiyete yetmemişti. O maç Okan Buruk’un futbolcularına Eyüpspor ile Başakşehir arasında oynanan grubun bir diğer maçında skorun 0-0 olduğunu işaret etmesiyle hatırlanacaktır. Okan Buruk bu nedenle ciddi bir linçe uğramıştı.
Bu linçin yanı sıra o günlerde grubu ikinci tamamlamanın Galatasaray’a ciddi bir maliyeti olduğunu düşünenlerin homurtusu da duyuluyordu. Zira Galatasaray grubu lider tamamlayamadığı için tek maç üzerinden oynanacak çeyrek finalde deplasmana gidecekti. Çeyrek finalde aşamasında rakibini elemeyi başarırsa yine tek maç üzerinden oynanacak yarı final karşılaşmasını da deplasmanda oynayacaktı.
Homurtular, çekilen kura sonucunda çeyrek finalde Fenerbahçe’yle eşleşince daha da arttı. Genel kamuoyuna (bu kamuoyuna Galatasaraylıların çoğunluğu da dahildi) bakılırsa Galatasaray psikolojik üstünlüğü Fenerbahçe’ye kaptırmıştı. Çoğu futbolsevere göre lig yarışında Galatasaray sekiz puanlık farkı koruyamayacak ve Fenerbahçe’ye geçilecekti.
Bunları yazmamın bir nedeni var: Türkiye’de futbol ikliminde değerlendirmelerin sıklıkla tek tek maçlar, tek tek pozisyonlar ve tek tek futbolcular üzerinden yapıldığına dikkat çekmek.
Sonra ne oldu peki? Galatasaray çoğu Galatasaraylının bile şans vermediği deplasman maçında Fenerbahçe’yi 2-1 yenerek Türkiye Kupası’nda yarı finale yükseldi. Ardından da dün yine deplasmanda karşılaştığı ve Konyaspor’u 5-1 yenerek finale çıktı. Şimdi yarın oynanacak Trabzonspor-Göztepe maçı sonrasında finalde karşılaşacağı rakibini bekliyor. Galatasaray bunun yanı sıra bitime altı maç kala ligde en yakın takipçisi Fenerbahçe’nin de beş puan önünde.
Geçmişe yaptığım bu küçük yolculuktan sonra, ağırlıklı olarak Konyaspor maçını ele alacağım bu analizde geçen yazıda yaptığım gibi soru ve yanıtlar üzerinden ilerleyeceğim. Başlıyorum.
Daha önce yazmıştım. Bugün Galatasaray için “finallerin takımıdır” deniliyorsa, Galatasaray bu unvanın ilki 1962-1963 sezonunda oynanan Türkiye Kupası’nı sık sık kazanmasına borçludur ilk planda. Şöyle ki, Galatasaray 63 yaşındaki Türkiye Kupası’nda 24’üncü kez finale yükseldi. Bu turnuvada Galatasaray’dan sonra en çok final oynayan takım ise Fenerbahçe. Bugüne dek 18 kez finale çıkan Fenerbahçe’yi 17 kez ile Beşiktaş ve 16 finalle Trabzonspor takip ediyor.
Görüldüğü gibi aslında Galatasaray’ın durumunda bir fevkaladelik yok. Fevkaladelik, oynanan final siyasında değil, kazanılan kupa sayısında.
Şöyle; Galatasaray bugüne dek oynadığı 23 finalin 18’inde kupayı kazanan taraf olmayı başardı. Kupa sayısında Galatasaray’ı Beşiktaş takip ediyor. Beşiktaş oynadığı 17 finalin 11’ini kazanırken, Trabzonspor 16 finalde dokuz kupa kazanmayı başardı. Bu açıdan en kötü ortalama Fenerbahçe’ye ait. En çok final oynayan ikinci takım konumundaki Fenerbahçe 18 finalin sadece yedisini kazanabildi.
Görüldüğü gibi Galatasaray hem final oynama, hem de finalleri kazanma kapasitesi bakımından bütün rakiplerinin önünde. “Finallerin takımı” tanımı işte buradan geliyor.
Maçtan önceki açıklamasında Okan Buruk Türkiye Kupası için oldukça minimalist bir yaklaşım sergiledi. “Kupada bir yandan yarışmak, bir yandan oyuncularını oynatmak, değerlendirmek” amacında olduğunu söyleyen Okan Buruk, hedefini de şu sözlerle açıkladı: “Oyun gücünü devam ettirmek, konsantrasyonumuzu devam ettirmek, motivasyonumuzu daha yukarı çekmek.”
Çok belli etmek istemese de aslında Okan Buruk oldukça hırslı birisi. Bu nedenle kupanın onun için gerçekte ne anlama geldiğini maçtan sonraki açıklamasında çok belirgin biçimde tasvir etti: “Müzemize bir kupa daha kazandırmak.”
Okan Buruk pek belli etmediği bu amacı doğrultusunda sahaya az rotasyonlu, ancak yine de Konyaspor’u yenmek için fazla zorlanmayacak bir kadro sürdü. Az rotasyonlu kadroda en önemli değişiklik santrfor arkasında Gabriel Sara yerine Dries Mertens’in görev yapmasıydı.
Bilindiği gibi Galatasaray çok net bir oyun planına sahip bir takım. Bu oyun planının dört bileşeni var:
Dikine oynamak. Hızlı oynamak. Adam adama oynamak. Savunmayı ileride başlatmak.
Ne var ki derli toplu bir oyun planı olmasına rağmen Galatasaray’da bu ana plan ilk 11’de oynayan futbolculara bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Bunu kısaca şu tezle izah edebilirim: Sara’nın santrfor arkasında yer aldığı Galatasaray’la Mertens’in aynı pozisyonda oynadığı Galatasaray aynı oyunu oynayamıyor, oynayamaz da. Çünkü Sara ve Mertens çok farklı oyuncular.
Mertens her şeyden önce pür bir forvet oyuncusu; odağında her zaman ve sadece gol var. Nitekim Mertens bu özelliği sayesinde İtalyan Serie A tarihinde en çok gol atmış yabancı futbolcular listesinde 18’inci sırada yer alıyor. (Bu sıralamada Mertens’in ne kadar iyi bir yerde olduğunun daha iyi anlaşılması için şu bilgiyi de vermek istiyorum: İtalya Serie A’da iki kez gol kralı olan Mauro Icardi aynı sıralamada, yani gelmiş geçmiş en golcü yabancılar listesinde 14’üncü sırada; yani Mertens’in sadece dört basamak........
© Evrensel
