Turbunan, şalgamınan, kayyımınan olmadı butlanınan…
Emmanuel Carrère’in The Moustache (Bıyık) adlı romanı 2005 yılında aynı isimle sinemaya uyarlanmıştı. Filmin çarpıcı yanı “fiilen var olmuşluğun reddi” temasını psikolojik, varoluşsal ve hatta politik bir düzlemde seyirciye sorgulatabiliyor olması. Kitabının filminden daha iyi olduğu söylense de sadece filmini görmüş biri olarak filmin de seyretmeye değer olduğunu söylemeliyim.
Film, çok uzun süredir bıyığı olan ana karakterin birden bıyığını kesmeye karar vermesiyle başlar. Ancak bu son derece sıradan eylemin (bıyık kesme) ardından hayatı da dramatik bir biçimde değişmeye başlayacaktır. İlk sarsıcı unsur, karakterin eşi dahil çevresindeki hiç kimsenin hiçbir şekilde onun bıyığını kestiğini fark etmemesidir. Sıradan olmayan bir tepki beklentisini örtük olarak içinde taşıyan ana karakterimize, bu konu kaçınılmaz olarak açıldığında şaşkınlıkla onun zaten hiçbir zaman bıyığı olmadığı söylenir. Eşi, "Senin zaten hiç bıyığın olmadı ki" der. Asıl yıkıcı unsur böylelikle karşımıza çıkar. Adam önce bunun bir şaka olduğunu düşünür ama çevresindeki herkes aynı şeyi söylemeye devam edince ana karakterimizin gerçeklik algısı çökmeye başlar. Karakter açısından kimliğinin bir parçası olan bu küçük ayrıntı (bıyık), herkes tarafından yok sayılınca,........
© Evrensel
