menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tersyüz edilmiş pasif devrim mi?

18 6
14.05.2025

11 Şubat’ta Evrensel’deki “Trump ve Uluslararası Ticaret” başlıklı yazımda “Trump uluslararası ticareti, doğrudan uluslararası politika öncelikleri bağlamında bir sopa olarak kullanma niyetinde” diye yazmıştım. O günden bu yana gümrük politikalarına dair uygulamalarda sürekli yaşanan değişme, erteleme, geri alma gibi süreçler bu tespiti doğrular nitelikte. En yeni ve en önemli geri adım yine “bir süre için bile olsa” geçtiğimiz pazartesi günü açıklandı: ABD ve Çin gümrük vergilerini geçici olarak azaltma konusunda anlaştı. New York Times haberine göre “Ülkeler ortak bir açıklamada, ilgili tarifeleri 90 gün boyunca askıya alacaklarını ve bu hafta sonu başlattıkları müzakerelere devam edeceklerini söylediler. Anlaşmaya göre, ABD Çin ithalatına uyguladığı tarifeyi mevcut 5'ten 0'a düşürecek, Çin ise Amerikan mallarına uyguladığı ithalat vergisini 5'ten 'a düşürecek.” Hazine Bakanı Scott Bessent’in ifadeleriyle, ortak bir çıkarları olduğu sonucuna varmışlar. Şüphesiz Amerika’nın bu “ortak çıkarların” farkına varmasının nedeni Çin’in ABD’nin tarife politikalarına karşı geliştirdiği güçlü yanıtlar, özellikle de nadir elementler konusunda attığı karşı adımlar.

Tabii tüm bunlar insana ister istemez Plaza ve Louvre sürecini anımsatıyor. Gelin ABD dış ticaretini merkeze koyarak iki bölümde kısa bir tarihsel yolculuk yapalım. İkinci bölümü haftaya…

Aşağıdaki grafik 1945’ten itibaren ABD’de dış ticaretin gelişme sürecini genel hatlarıyla anlamamıza yardımcı olacaktır.

Grafik 2. Dünya Savaşından 1970’lere kadar ABD’nin dış ticaret fazlası verdiğini gösteriyor. Bu durum ABD’nin savaştan zarar görmeden çıkan tek büyük güç olmasıyla ilişkilidir. 1950’lerde ABD, dünya üretiminin, ihracatının ve altın rezervinin çok önemli bir miktarını elinde tutan devasa bir güç olarak görünüyordu. Avrupa ve Japonya ise savaşta büyük bir yıkıma uğramıştı. Bu koşullarda ABD'nin üretimi de dış satımı da teknolojisi de ezici biçimde üstün durumdaydı.

Diğer yandan Bretton Woods’la birlikte dolar rezerv para haline gelmişti ve bu yönüyle ABD ihracatına sürekli olarak talep yaratan bir unsur oldu. Bu süreçte ABD Marshall yardımları ile kendi mallarına olan talebi artırırken, IMF ve DB gibi kurumlardan sağlanan kredilerin de en büyük tedarikçisiydi. Kısaca ABD yardım vererek aynı zamanda kendi mallarına da pazar oluşturuyordu. Yine bu dönemde........

© Evrensel