menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

​​​​​​​Bir liman işçisinin tasarladığı şehirler

22 1
13.06.2025

Hayaller ile gündelik hayatın dayattığı gerçeklik arasındaki fark ne kadar derindir? Ya da bir köşede ‘hayal’, öbür köşede ‘gerçeklik’ durur da hiç mi iç içe geçmezler?

Sovyetler Birliği’ne dair en yaygın ön yargılardan biri de bu soruda saklı. Sığ bir bakışla ya ‘fazla hayalci’ bulunur ya da fazla ‘gerçekçi’. Paradoksal bir şekilde her iki yorum da çoğu zaman aynı burjuva-liberal kalemlerden çıkar. Oysa ne biri ne de ötekidir; çünkü asıl hikaye hayaller ile gerçekler arasında kurulmak istenen ve bir ölçüde kurulan köprülerdedir.

Ekim Devrimi ile birlikte toplumsal hayatın herhangi alanında yaşanan hangi gelişmelere bakarsak bakalım, hayal ile gerçeğin her zaman keskin çizgilerle ayrılmadığını görüyoruz. Özensizce karıştırılmış iki renk sulu boya gibi düşünebiliriz; bazen ayrışan, bazen iç içe geçip daha farklı kompozisyonlar oluşturan.

Tıpkı Liman İşçisi, Konstrüktivist Mimar, Ressam ve Şehir Plancısı İvan Leonidov’un (1902-1959) hayatı gibi. Yaptığı tasarımların birçoğu proje aşamasında kaldığı için kimileri onu ‘kağıt mimarı’ diyerek hor görür, kimileri onu bir mimardan çok sanatçı olarak değerlendirir. Kimileri ise Leonidov’un hayal ve gerçek arasında dokuduğu mekiklerle mimarinin ve kentlerin ufkunu açtığını söyler.

Öyle ya da böyle, Leonidov’un eserleri, bizlere son derece özgün birikime doğru bir kapı aralıyor. Sanılanın aksine Sovyetler Birliği’nde yapılan çalışmaların hiç de birbirine benzer olmadığını, hatta kimi eserlerin içinde bulundukları çağı dahi aştığını görebileceğimiz bir öyküye uzanalım, Leonidov’un hayatına ve eserlerine doğru yola çıkalım.

Ivan Leonidov

Ivan Leonidov

Tver Oblastı’nda, 1902 yılında çiftçi bir ailede dünyaya gelen Leonidov’un çocukluğu köyünde geçer. On iki yaşına geldiğinde ise hayatını kazanmak üzere tek başına Petrograd’a doğru yola çıkar ve liman işçisi olarak çalışmaya başlar. Boş zamanlarında her zaman yaptığı üzere bir şeyler karalarken bir ikon ressamının dikkatini çeker. Böylece hayatının yolunu resme doğru çevirir.

Ancak asıl değişim Ekim Devrimi ile yaşanır. Artık çizime ve resme yetenekli bir liman işçisi, maddi koşullar nedeniyle yeteneğini köreltmek zorunda değildir. İlk kez eğitim alacağı Tver’de 1920 yılında açılan ‘ücretsiz sanat stüdyoları’na kaydolur. Burada gösterdiği başarının ardından Moskova’daki Özgür Sanat Atölyeleri-Devlet Yüksek Sanat ve Teknik Atölyelerine yani kısaca VKhUTEMAS’a gönderilir.

VKhUTEMAS, Ekim Devrimi’nden sonra Sovyetler’de serpilen konstrüktivizm ve süprematizm gibi avangart akımların en güçlü kalesidir. Derslere öncülük eden sanatçı, tasarımcı ve mimarlardan bazılarını örnek vermek gerekirse El Lissitzky, Aleksandr Rodçenko, Kazimir Maleviç, Vladimir Tatlin, Moisei Ginzburg, Aleksandr Vesnin gibi isimleri sayabiliriz.

Ivan Leonidov sirk tasarımı

Ivan Leonidov sirk tasarımı

Mimarlık fakültesinde ders veren Vesnin, genç Leonidov’un yaratıcığı üzerinde önemli bir rol oynar. En önemli eserlerinden biri olan Lenin Kütüphanecilik Enstitüsü için yaptığı tasarımı da bu okulda yapar. Diploma projesi olarak yaptığı tasarım, her ne kadar........

© Evrensel